Ca'Pera

Kollarını iki yana açtı. "Eğlence vakti bebeğim." dedi bağırarak.

Nisan 23, 2022 - 21:07
Nisan 24, 2022 - 23:31
 0

1. Pera (Kısım 5)

Kollarını iki yana açtı. "Eğlence vakti bebeğim." dedi bağırarak. Onun bu enerjisi içimde zorlukla bastırdığım kötü bütün düşünceleri kılıçtan geçirdi. Gülerek koluna girdim. Hazal'ın bizi orada beklediğini, onu çok özlediğini, benimle tanıştırmak için sabırsızlandığını söyledi. İki kere sola döndük. Karşımıza çıkan parkın en sağ tarafında tarla gibi görünümlü yere doğru ilerlemeye başladık.

"Yoksa beni gerçekten kaçırıyor musun?" Karanlığın birazdan çökeceğini haber veren güneş dağların ardında kaybolmak üzereydi. Yürüdüğümüz toprak yol sanki yapılmış veya yıllarca yüründüğü için aşınmış gibiydi. Yürüdükçe hafif bir müzik sesi geliyordu.

"Bu bir sır." dedi Yasemin fısıldayarak. Önüne bakıyor ve hunharca, düşünmeden adım atıyordu. Yolun her santimi aklında gibi. Ben ise ona nazaran adımlarımı dikkatli atmaya çalışıyordum. Her an bir çukur veya tümsek önüme çıkacakmış tedirginliği vardı üzerimde.

"Geldik." Bugün kulağımdan hiç ayrılmayan o cıvıl cıvıl ses tekrar bana misafir olduğunda kafamı kaldırdım. Sekiz sokak lambası çember oluşturacak şekilde dizilmiş, alan aydınlatılmış, özenle hazırlanmıştı. Alanın içerisinde birkaç varil vardı ve içlerinde ateş yanıyordu. Sandalyeler gelişi güzel sağa sola konmuştu. Pek kimse oturmuyor herkes ayakta muhabbet ediyordu. Bir köşede uzunca bir masa ve üzerinde çeşit çeşit yiyecekler ve içecekler vardı. Alkollü içeceklerin de var olduğunu anladığımda kaşlarım havaya kalktı.

Ateş başına toplanmış kızlı erkekli grupların kahkahaları birbirine karışıyordu. Masanın diğer ucunda duran üç kişi hararetli bir konuşma içerisindeydiler. Sandalyelerde oturmayı tercih eden bir grup direğin dibinde küçük bir yuvarlak oluşturmuş konuşuyorlardı. Bir şeyler yiyeni ve içeni, sürekli etrafta gezeni… Herkesin böyle ayrı ve böyle beraber olmasını garipsemiştim. Hiç içinde bulunmadığım bu ortama yabancı hissettim. Birden yalnızlık hissi çöktü boğazıma. İhsan bana hayatımı dikkatli yaşatırdı. Başka arkadaşım olmadığı için de her zaman onunla vakit geçirirdim. Bana her şeyi dozunda tattırsa da böylesi kalabalık, herkesin birbirini tanıdığı ortama ayak uyduramayacağımı düşündüm. Soğumuş küllerim ısınmaya başladı. Endişe eğilmiş küllerime üflüyordu. Zorlukla söndürdüğüm yangının tekrar başlayacağını hissettim. Arkamı dönüp kaçmak istedim. Buradan koşarak uzaklaşmak istedim.

Yasemin kolumdan çıkarken çığlık attı. Koşmaya başladığında ne yapacağımı bilemeden orada öylece durdum. Gözlerim Yasemin’den ayrılmıyordu. Zayıf bir kızla sıkı sıkı sarıldıktan sonra kızı etrafında döndürmeye başladı. Dudaklarımda bir gülümseme doğarken bunun Hazal olabileceğini düşündüm. Çığlıkla karışık kahkaha atan kıza baktım. Siyah olduğunu tahmin ettiğim yırtık kotu üzerine yaka kısımlarında da yırtıklar olan bir tişört giymişti. Boynunda birkaç zincir kolye vardı. Yasemin'in omuzlarından tutan ellerinde ise fazla fazla yüzük.

Daha fazla yalı kazığı gibi dikilmek istemediğimden onlara doğru adımladım. Her adımımda gürleşen alevleri görmezden gelmeye çalıştım. Onlar da sarılmalarını bitirmiş birbirlerine bakıyor, gülerek bir şeyler söylüyorlardı.
Yasemin tam bana döndüğü sıra yanlarına varmıştım.

"Ay Nehir işte biriciğim Hazal." Hazal'a döndü. "Nehir semte yeni geldi. Öğretmen biliyor musun?" Son heceyi uzatan Yasemin'e gülerek baktım. Hazal'a döndüğümde tokalaşmak için elimi uzatmıştım lakin aniden boynuma dolanan kollar ile bir adım geriledim. Şaşkınlığımdan çabucak sıyrılarak Hazal'ın incecik beline sardım kollarımı. Küllerimi üfleyen endişe korkuyla geri çekildi.

"Yase seni sevdiyse ben de sevdim. Artık en iyi arkadaşlarız." Biraz tok bir sesi vardı ve güleç yüzünü görmemiş olsam korkutucu biri olduğunu düşünebilirdim. Hazal, zayıf olmasını umursamadan Yasemin'i koruyup kolluyordu bence. Sarılışımız son bulduğunda beni ortalarına alacak şekilde iki koluma girdiler. Tazyikli suyla karşılaşan alevler köşelerine sindiler. Küllerim hala sıcaktı.

"Ağabeyimler oturuyor. O da seni soruyordu benim cadı nerde diye." Hazal garip bir yüz ifadesi ve durmayan mimikleriyle kurmuştu bu cümleyi. Anlamayarak Yasemin'e döndüm. Kafasını gökyüzüne kaldırmış yüzünü buruşturmuştu. Başını tekrar indirdiği vakit ağlayacakmış gibi bir surat ifadesi vardı.

"O abine cadı neymiş, kimmiş göstereceğim ben." Hırsla kolumdan çıkıp köşede oturan gruba doğru yöneldi.

"Yasemin küçüklükten beri sever abimi." Hazal'ın sesi kulaklarıma dolsa da kafamı ona çevirmedim. Grubun yanına ulaşmış elleri belinde oturan çocuklardan birine bağıran Yasemin'e kilitlenmişti bakışlarım. "Ama aşk anlamında sevmek. Benimle ona yakın olabilmek için arkadaş olmuştu küçükken." Hatırladığı anı ile kıkırdadı. "Bunu itiraf ettiğinde günlerce onunla dalga geçmiştim çünkü abim onu kardeşi gibi görüyor."

Yasemin'in acısını kalbimde hissettim. Yıllarca sevdiği adamı belki de asla elde edemeyecekti ve onun yanında başka birisini görme ihtimali vardı. Bu ihtimal tüylerimin diken diken olmasına sebep oldu. Grubun birkaç adım gerisinde durduğumuzda Yasemin'in bağırdığı çocuk ayağa kalktı. Pardon adam ayağa kalktı. Dev cüssesi gözler önüne serildiğinde Yasemin minicik kalmıştı. Kafasını yukarıya kaldırmak zorunda kalsa dahi bağırışını kesmemişti.

"Tanıştırayım abim Barış, Nehir kuşum." Uzun saçlarını topuz yapan adama baktım. Saçlarının uzunluğu çenesine kadar olmalıydı. Yüzü gülüyordu. Karşısında ufacık kızın ona bağırması onu eğlendiriyor gibiydi. Kollarını göğsünde kavuşturunca kolları iki katına çıktı. "Nasıl bu kadar kocaman olduğu hakkında hiçbir fikrim yok." İkimiz aynı anda kıkırdadık.

"Abin Yasemin'in abarttığı kadar varmış ama. Adam gerçekten yunan tanrısı gibi." Hazal söylediklerime kahkaha atarak karşılık verdi sadece.

"Sana yatmadan önce ayin yapıp hayatını karartmamı istemiyorsan bir daha bana cadı deme." İlk kez kulak verdiğim Yasemin'in sesinden dökülen cümleye Hazal ile aynı anda bir kahkaha daha attık. Cümlesindeki tezatlığın farkında mıydı bilemem lakin o ayini yapacak kadar deliydi.

"Tamam be cadım." dedi Barış. Bariton çıkan sesi ona cuk diye oturmuştu. Sert bir yapıya sahip de olsa şu an gülüşünün tadını sesinden alabilirdiniz. Yasemin sinirle ayağını yere vurup arkasını döndü Barış'a. Bize doğru gelirken sinirli görünüyordu.

"Ne kadar böyle korkunç kalır?" Bakışlarımı ondan ayırmadan kafamı yana doğru eğdim. Ona doğru konuştuğumu anlayan Hazal hafifçe bana doğru eğildi. O da gözlerini Yaseminden çekmemişti.

"Beş dakika."

Yanımıza gelmek yerine masaya doğru ilerleyen kızı sadece izledik. Herhangi bir içki şişesini havaya kaldırıp bir bardağa doldurmaya başladı. Hareketleri keskindi ve sinir kokuyordu. Tek bir kişi ona ufacık bir laf etse onu oracıkta parçalayacak gibiydi.

"Sadece bir bardak, cadı." Barış'ın sesi yüreğimin şaşkınlıkla atmasına sebep oldu. Onu taklit eden Yasemin'e gülmek yerine ciddiyetle Hazal'a döndüm.

"Bence abin de bizim kıza karşı boş değil."

Hazal ne kadar 'yok ya Barış onu kardeşi gibi görüyor' dese de bu ship kafama yatmıştı.

"Yasemin neden Barış'ın ona cadı demesine bu kadar sinirleniyor?" Hazal ile hala kol kola masa başında duran Yasemin'i izliyorduk. O bu durumdan eğlenirken benim kafamdaki çarkları sesini müzik sesi bastırıyordu.

"Çünkü abim beni de cadı diye sever. Yasemin'e ne zaman cadı dese Yasemin Barış'ın onu kardeşi gibi gördüğünü hatırlıyor. Bu da onu kırıyor, Yasemin de kırılınca sinirlenen bir insan." Anladığımı belirtircesine kafamı salladım. Muhtemelen görmemişti ama sessizliğime kara leke sürmeden ortak olmuştu.

Gözlerim kısa bir an için Barış'a değdi. Konuşma arasında bir saniye kadar yan tarafındaki masanın önünde duran kıza dönüp baktı. Daha sonra ona bir şeyler anlatan çocuklarla muhabbete daldı. Artık müzik de kafamdaki çarkları sesini bastıramıyordu.

"Abinle aranda kaç yaş var?"

Yasemin eline aldığı bardakla bize doğru yürümeye başladı. Daha az sinirli ve daha çok kırgın görünüyordu. Bu acı onu her saniye bir yıl yaşlandırıyor gibiydi. Artık bana yorgun görünen yüzüne zorlukla bir gülümseme kondurdu.

"İki." diyen Hazal gelen Yasemin ile ilgilenmek için kolumdan çıktı. Buna memnuniyetle izin verdim. Elimden geldiğince acını azaltacak ve bir gün o acıyı karşı tarafa aktaracaktım. Plana ihtiyacım yoktu. Doğaçlama oynadığım en iyi oyundu. Ben de Yasemin'in yanına doğru ilerledim. Onu neşelendirmeye çalışan Hazal'a katılırken Yasemin'in sevdiği ve Yaseminden hoşlandığını sezdiğim o erkek ırkı Barış'ı bizim kızın peşinden koşturmaya yemin ettim.

Çalan müziklere eşlik ederek geçen zamanı dedikodu takip etmişti. Dedikodu zamanı bittiğinde kimin ne giydiğini konuşmuş, bazılarının aşk hayatını eleştirmiştik. Her şeyden rahatça konuşabiliyorlardı. İstediklerini söylüyor biri duyar diye endişe etmiyorlardı. Bunun sebebini herkes birbirini zaten tanıyor ve herkes her şeyi biliyor diyerek açıklamışlardı. Onların bu haline sadece gülmüş ve konuşmaları dinleyerek zaman geçirmiştim. Hafif guruldayan karnımı hissettiğimde masadan bir şeyler tırtıklamıştım. Kızlar soluksuz konuşurken esen meltem ruhumu bambaşka yere götürdü.

Bir anda içine düştüğüm bu sıcak ortamı garipsemiyor oluşumu garipsedim. Hayatım boyunca tek arkadaşım annem ve İhsan olmuştu. Kendi halinde takılan, sessiz biriydim. Gününe denk geldiğim bu eğlence bana biraz ağır gelmişti. Zira bu durumdan fazlasıyla memnundum. Kuş gibi özgür ve hafif hissediyordum. Bir kere tattığım o saf mutluluğu yaşadığım yere kilometrelerce uzakta bulmuştum.

Hararetli konuşmaları asla azalmayan iki kıza döndüm. Şansım mıydınız yoksa bahtsızlığım mı? Bana iyi mi gelecektiniz yoksa ben tepetaklak olduğumda izleyecek miydiniz? Yasemin gülerek bana dönüp "Bak sana bugün anlatmıştım bunu." dedi. Beni muhabbete dahil etmeye çalışan kızla içimde doğan ufak şüphe kırıntıları can verdi. Daha tomurcuk açmadan solan o şüpheye baktım. Sana hayatımda yer yoktu. Küllerim tekrar soğudu.

Tepkiniz nedir?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow

thegirlhasnonick Çok taze yazar