GÜL VE ATEŞ(Aşk Neydi?)
GÜL VE ATEŞİN DEVAMI
Şehrazat banyosundaki kuvette bugün yaşananları düşünüyordu.Her ne kadar üvey abisinin yanında cesaretli gözükmeye çalışsa da aslında çok korkuyı-ordu.Hayatı bu halkı kandırmakla geçmişti.Halkı fakirlikten kırılırken o ipekten yapılmış elbiseleriyle ortalıkta salınıp"Her şey yolunda babama ve devletimize güvenin"demişti. Oysa elinde olsa ülkesindeki her vatandaşın kapısını çalar ve Şehrazat'ı affettiklerini söyleyinceye kadar ayaklarına kapanırdı her bir vatandaşın. Belki de Rab ona bir şans olarak üvey abisini vermişti.
Onun amacına sahip çıkıp onu desteklerse belki halkı onu affederdi. Şehrazat kendi vicdanı yüzleşirken koridardan yıllardır Şehrazat'ın hizmetinde çalışan Lalezar,Şehrazat'ın anlamadağı heyecan dolu bir sesle"Prensesim arka bahçede sizi bekleyen bir misafiriniz var"dediğinde Şehrazat hamama girmeden önce belki 100 kez tekrar ettiği emri dinlememelerinin verdiği kızgınlıkla"Size ne demiştim ben beni ne olursa olsun rahatsız etmeyin.Emirlerimi bu kadar mı ciddi alıyorsunuz"cariyelerini azarlarken Homa çoktan Prensesinin emrini dinlemeyen bu hainlere kılıcının soğuk uç kısmını dayadığında Şehrazat'ın artık alıştığı onu hiç etkilemeyen ağlama sesleri ve Lalezar'ın can havliyle"Ne olur efendim bu aciz kulunuzun canını bağışlaynı"nidaları yükseldi. Şehrazat aslında onlara da çok fazla kızamıyordu.
Bu kızlar tek bir hayal için eğitiliyordu o da bir gün padişahın haremine girip onun gözdelerinden biri olmaktı.Bunun yapmanın yollarından biri de Sultan ne diyorsa yapıp onu dikkatini çekmekti. Lalezar'ın yalvaran sesini daha fazla dinlemek istemeyen Şehrazat bıkkınlık dolu bir sesle"Bırak onu Homa şuan tek istediğim şey yalnız kalmak ama"biliyordu ki eğer belli bir saatten sonra onu ziyarete birisi geliyorsa ya annesi ya da babası tarafından gönderilmişti. "Konuğa söyle Lalezar yarım saatte kadar orada olurum"dedi Şehrazat teslimeyet dolu bir sesle. Prensesin hem konuğu kabul etmesine hem de canının bağışlanmasına oldukça sevinen Lalezar sevincini gizleyemediği bir sesle"Emredersiniz Prensesim"dedi. Lalezar gittikten sonra Homa,efendisinin bu kadar yufka yürekli olmasının verdiği sitemkarlıkla"Prensesim beni affedin ama cariyelerinize karşı oldukça yufka yürekli ve bağışlayıcısınız" Şehrazat güçsüz olduğunu kabul etmenin verdiği bir çaresizlikle"Ne yapabilirim ki Homa?Onları öldürsem bile elime hiç bir şey geçemeyecek çünkü onlar annemin,babamınve abilerimin beni yönetmek için kullandıkları birer kukla ve eğer onları öldürürsem yerine yeni kuklalar gelecek."
"O zaman ben onları tekrardan öldürürüm ta ki size ihanet etmeyecek bir kişi kalıncaya kadar"dedi Homa kendinden emin bir sesle. "Bunu yapacağını biliyorum Homa"dedi bu hayatta kendine bu kadar bağlı bir insanın olmasının memnuniyetle"Ama bu ellerin pislenmesini istemiyorum" Homa koruma yükümlü olduğunu Prensesini izledi bir süre bir Homa olarak yetiştirilirken ilk öğretilen şey Prenses ne isterse istesin sorgulamadan yerine getirilmesiydi ve zamanında Prensesler sırf kendi zevk ve sefaları için Homaları kullanmıştı ama Prenses Şehrazat diğerlerinden o kadar farklıydı ki. Zorunda olmadıkça Homadan bir şey istemez ona bir arkadaşı gibi davranırdı.
Homa önceleri her an ölmek üzere olan birine neden bu kadar iyi davrandığını merak ediyordu. Bir gün Prensesiyle bahçede yaptıkları bir yürüyüşte Prenses onun kılıcını almış ve boğazına dayamış ve emir veren bir sesle"Bana söz ver Homa ben ölsem bile yaşamak zorundasın"dediğinde Homa bugüne kadar kendisine öğretilen öğretilere karşı olan bu emre itiraz etmeden duramadı. "Ama Prensesim benim görevim sizi korumak ve sizin için canımı vermek siz yaşasanızda ölsenizde" "Benim gibi ailesi tarafından bile önemsenmeyen biri için bu kıymetli canını vermeni istemiyorum"dedi Şehrazat güçsüzlüğünü kabul etmiş bir çaresizlikle.
"Hayır"dedi Homa,Prensesin kendini bu kadar değersiz hissetmesine itiraz eden bir sesle"Benim için çok kıymetlisiniz Prensesim" "Biliyorum"dedi Şehrazat minnettarlık dolu bir sesle"Ama bana kıymet verdiğin için ölmek zorunda değilsin aksine yaşamak zorundasın çünkü bu dünyada senden başka bir dostum yok" "Yaşayacağım"dedi Homa söz veren bir sesle" Prensesim ama lütfen boğazınızdan o kılıçı çekin size bir şey olmasın" Şehrazat ustalıkla kılıçı kabzasına sokup hüzün dolu bir gülümsemeyle"Söz verdin"demişti. O gün Homa,Prensesini bu zalim dünyada yalnız bırakmamak için ölmeyi değil yaşamayı seçmişti.
Homayı daldığı o anı havuzundan yine Prensesinin o nazik sesi çıkardı.Prensesi üzerine giydiği beyaz bir elbise ve açık bıraktığı saçlarla ona"Hadi gidelim artık kıymetli misafirimizi daha fazla bekletmeyelim"dediğinde Homa kafasını sallayıp Prensesinin arkasından yürümeye başladı.
Shoyon,küçüklükten beri aşık olduğu Şehrazatıyla evleneceği haberiyle sevinçten deliye döndüğünden gecenin bir yarısı babasının zorla aldığı izinle buradaydı. Şehrazat gecenin o sipsiyah vaktinde beyazlar içinde aynı bir periye benziyordu ve o içindeki canavar kibirle başını uzatıp çok yakında onun olacak perisiyle böbürleniyordu. Şehrazat arka bahçede onu bekleyen arkadaşını görünce içindeki sinir biraz da olsa yatışmıştı.
Shoyonla tanıştırıldıklarında 15 yaşlarındaydı.Annesi,Shoyon'ın arkasından Şehrazat'ın anlayamadığı ciddiyet dolu bir sesle"Shoyon hakkında ne düşünüyorsun?"diye sormuştu. Şehrazat ise cevabının ilerde nelere yol açabileceğinden habersiz yeni bir arkadaşla tanışmanın mutluluğuyla"Çok iyi bir arkadaşa benziyor,İlerde onunla daha çok konuşmak isterim"dediğinde annesi ciddi bir ses tonuyla"Anlaşabilmen iyi olmuş çünkü Shoyon senin gelecekteki kocan" Şehrazat ise kurallar gereğince kaderine boyun eğip"Siz nasıl emredersiniz annecim"demişti. O günden sonra iki çiftin birbirlerine alışması için sürekli biraraya getiriliyor bahçe de 10-15 dakika süren yürüyüşler yapılıyordu. Shoyon bu yürüyüşler sırasında Şehrazat'a olan aşkını dile getirip artık bu kalbin Şehrazat'a ait olduğunu söylüyordu.Bu iltifatlar karşısında utanan kızaran Şehrazat bu duyguyu aşk zannedip Shoyona aşık olduğunu zannediyordu taki 17. yaşına kadar.
17 yaşından itibaren okuduğu kitaplarda kız sevdiği adamı karşısında görünce kalbinin hızla çarptığını karnında kelebekler uçuştuğunu görünce Shoyon'a asla aşık olmadığını onu sadece arkadaş olarak gördüğünü fark etmişti. O günden sonra Shoyon'un aşk dolu laflarına belli belirsiz cevaplar veriyor olabildiğince zaten sınırlı olan dokunuşlardan kurtulmaya çalışıyordu.Şehrazattaki bu değişikleri fark eden Shoyon bir gün Şehrazat'a artık onu sevip sevmediğini sorunca Şehrazat onu daha fazla kırmamak için kalbinden geçen bütün düşünceleri aktarmıştı.
"Ben"demişti özür dileyen bir sesle"Seni sevmediğimi fark ettim sen benim için sadece bir arkadaşsın"dediğinde Shoyon ,Şehrazat'a duyduğu aşktan"Olsun"demişti"Şimdilik bu DUYGU bile benim için yeter" Şehrazat'ın o an aklından bir sürü düşünce geçti ama her birisi arkadaşım dediği bu insanı kırmaktan geçtiğinden sadece sustu.Belki bazen susmak konuşmaktan daha çok zarar verirdi insana ve Şehrazatta Shoyon'a en büyük umudu vermişti o da birgün sevdiği kadının onu sevebilme ihtimaliydi ve bu ihitmale Shoyon bütün ömrünü vermeye razıydı.
Prensesin geldiğini gören Shoyon yarım reveransla Prensesini selamlayınca Şehrazat gayrıresmi bir sesle"Sana kaç defa dedim yalnızken bana reverans yapmana gerek yok"dediğinde Shoyon sesindeki sevince engel olamayarak"Merak etme bundan sonra seni selamlamama gerek kalmmayacak"dedi. Şehrazat merak dolu bir sesle"Neden?"diye sorduğunda Shoyon normalde yapmayacağı bir şeyi yaptı ve Prensesinin ellerini tutup"Baban evliliğimizi onayladı bizans seferi dönüşü düğünümüz yapılacak" Şehrazat aldığı haberin etkisiyle Shoyon'un ellerinin arasından ellerini çekti ve haberin şaşkınlığıyla"Daha erken değil mi evlilik için?"dediğinde Shoyon,Prensesin bu evliliğe sevinmemesini içerlese de onu ikna etme amacı taşıyan bir sesle"Ne erkeni Şehrazat sen 18'sine bastın ben de 21'e" "Ben bilmiyorum bana biraz zaman ver"dedi
Şehrazat nefes almakta zorlanan bir sesle " Ben seferden dönünceye kadar iyi düşün taşın Şehrazat çünkü seferden döndüğüm an seni benim yapmama kimse engel olamayacak"dedi ve yine yarım reveransını yapan Shoyon,Şehrazat'ı arka bahçede yalnız bırakıp birliğinin binasına doğru ilerlemeye başladı. Şehrazat yorgun bir şekilde nefes aldıktan sonra Homasına dönüp"Abime haber yolla biran önce onunla buluşup konuşmam lazım"dedi ve Homa mesajı iletmek amacıyla yarım reverans yapıp Şehrazat'ın yanından ayrıldı. Homasının arkasından mırıltıya benzer bir sesle; "Fırtına tahmin ettiğimden de erken başlayacak"
Tepkiniz nedir?