Hayat Arkadaşım
'Merak etme bulursun güzel kalpler ve ruhlar asla yanlız kalmaz hep eşini bulur sadece bekle hayat seni en olmadık zamanda onunla karşılaştırır inan bana' dedi.
Bir vapurda cam kenarına oturmuş başında şapkası ve takım elbisesiyle denizi izleyen bir adam gördüm. O kadar şık ve zarifti ki elinde bir buket çiçeğiyle bir kolundaki saate bir denize bir de çiçeğe bakıyordu sürekli. Birine veya birşeye gittiği belliydi. Acelesi vardı. Telaşla saatine bakıyordu belliki geç kalmaktan korkuyordu biryere. Başlarda eskiden görüştüğü bir dostuna veya bir hanımefendiye gittiğini düşündüm. Çünkü yüzünden gülümsemesi gitmiyordu. Bembeyaz sakalları arasından gülümsemesini kesemiyordu. Biraz izledim uzaktan. Sürekli telaşla saatine ardından elindeki çiçeğe ve tekrar denize odaklanıyordu. Yüzünü merak ettim, yerimden kalkıp farkettirmeden onun önündeki koltuklardan birine oturdum. O beyaz sakallarının arasında gerçekten görülmeye değer saf bir gülümseme vardı. İster istemez yüzümde bir gülümseme oluştu. Gözlerinin etrafındaki kırışıklıklar çok şeye şahit olduğunu gösteriyordu. Daha fazla dayanamayıp yanına gittim.
'Merhaba oturabilir miyim rahatsız etmeyeceksem' diye sordum kibarca. Bana döndü gülümsemesini düşürmeden başını salladı. Hemen yanına oturdum. Bir süre sonra boğazımı temizledim ve 'Yanlış anlamazsınız birşey sormak istiyorum' dedim.
'Buyur sor kızım' dedi.
'Bir süredir sizi izliyorum, yüzünüzdeki o saf gülümseme kendini her yerden belli ediyor ve bende merakına yenik düştüm. Merakımı mazur görün ama nereye gidiyorsunuz bir hanımefendiyle mi bulacaksınız bu kadar heyecanla' diye sordum kibarca.
Başını tekrar cama çevirdi derin bir iç çekti. 'Evet dedi bir hanımefendiyle buluşacağım. Çok kibar naif bir hanımefendiyle.'dedi. 'Ne kadar tatlı bunca sene birbirinizden kopmamanız ve hep aynı heyecanla buluşmanız.' 'Evet' dedi. 'Öyle, her cuma buluşuruz ve biliyor musun güzel kızım o hala çok güzel.
'Tabiki mutlaka çok güzeldir' dedim gülümsememi düşüremeyerek. Son kez saatine baktı. Ve şapkasını eline alarak ayağa kalktı. 'Kıyıya az kaldı ben kalkayım artık geç kalmak istemem' dedi.
'Tabiki buyurun efendim' diyerek yol verdim. Sonra bana hiç beklemediğim bir soru sordu. 'Güzel kızım yanında bir şişe su var mı acaba, yanıma su almayı unutmuşum çiçekleri ekince sulamazsam kururlar' dedi. Şaşkınlıkla yüzüne baktım. Bir buketi neden ekecekti ki. Hanımefendiye vereceğini söylemişti.
'Yanlış anlamazsınız bu çiçekleri hanımefendiye verecektiniz neden ekeceksiniz ki'
'O şuan bu çiçekleri benden alamaz belki öteki dünyada bi buket verirsem o zaman alır, şimdi onun gibi kokan çiçekleri toprağına dikeyim ki yine öyle koksun canımın içi' dedi. Ne olduğunu biraz geç kavramıştım.
'Başınız sağolsun çok üzüldüm' dedim. 'Hiç üzülme kızım' dedi, ben de üzülmüyorum çünkü o benim üzülmemi istemezdi. Hem sevgi bitmedikçe araya topraklar girse ne farkeder' dedi.
'Haklısınız' dedim. O sırada çantamdaki suyu karşımdaki beye doğru uzattım. 'Çok teşekkür ederim yavrum. Onuda benide çok sevindirdin. Sende kendine hep yüzünü güldürebilen birini bul.' dedi. 'Umarım' dedim, 'Umarım bulurum.'
'Merak etme bulursun güzel kalpler ve ruhlar asla yanlız kalmaz hep eşini bulur sadece bekle hayat seni en olmadık zamanda onunla karşılaştırır inan bana' dedi.
Uzun ve takılmadan cümleler kuruyordu. Ve gerçekten bilgili biriydi. Hem giyiminden hemde konulmasından açıkça belli oluyordu. 'İnanıyorum size banada sizinki gibi bir eş, hayat arkadaşı verir hayat' dedim. 'Benim gitmem lazım şimdi umarım tekrar karşılaşırız küçük hanım' dedi.
Ve yavaş ama tempolu adımlarla uzaklaşmaya başladı. 'Umarım ve hanımefendiye özellikle selamları iletin' dedim. Başını hafifçe arkaya çevirip bana öyle içten gülümsedi ki o an herşeyin olabileceğine inandım. Ve öyle de oldu...
Tepkiniz nedir?