Hokus Pokus 14.Bölüm
14.Bölüm
1.
İyi okumalar :)
14. Bölüm: Koza

''Buz dağının görünen kısmını görmüştüm ve bu gece buz dağının dibini görecektim.''
_
Bir insanın gözlerine baktığınızda acılarını, kederini, sevincini, duygularını görebilirdiniz.Tabi karşınızdaki insan profesyonel bir oyuncu değilse.
Ben Arel'in gözlerinde ki duyguları görmüştüm. Belki de bir daha asla o duygulara şahit olamayacaktım, fakat görmüştüm.
Geçmişi yaralı bir çocuk, kendini kutusuna kapatmış; gelecekte de o kutunun anahtarına dönüşmüştü.
Arel, kutunun içindeki çocuktu. Ancak yine aynı Arel, kutunun anahtarıydı.
Ben, o kutuyu açacaktım.
Ben, o kutuyu Arel'in mührüne tutunarak açacaktım.
Çünkü o çocuk: Arel, farkında değilken bile yardım istiyordu. Ve ben, sessiz yardım çığlıklarını duymazdan gelemezdim.
Arel Özbey 2. Yaşamımın ilk Vicdan darbesini yaşatmıştı bana.
Tamda bu yüzden... Vicdanımın kısık gelen melodisi kalbimde yankı vuruyordu.
-İkinci Yaşam.
*
|2 Gün Sonra|
Zaman, beni hapseden tek etkendi. Zamanın içinde kalan anılar ve acıların kırıntıları koza içinde olmamı sağlıyordu. Benim kozam, benim kafesimdi. Ve benim kafesimi zaman oluşturuyordu.
Hislerim ve öğrendiklerimle beraber artık emindim. 1. Yaşamım, beni bugüne getirmek için vardı. 2. Yaşamım ise tamamıyla asıl olmam gereken yerdi. Bu tıpkı gündüzün, gece olmasıyla eş değerdi. Ben, günün ilk ışıklarını her ne kadar hatırlamasam da 1. Yaşamımda tatmıştım. Zaman ilerlediğinde ise zifiri karanlığın gecesi bana göz kırptığında artık 2. Yaşamıma aittim. Yani asıl olmam gereken yere...
Gecenin davetini ister istemez kabul etmiştim. Günün en kör saatlerinde ben, gerçek benliğimi görmüştüm. Böylelikle zamanın sardığı kozadan çıkmış, kafesimi kırmıştım.
Biz oynadığımız satrançta siyah taraftık. Beyazlarsa geçmişin izleriydi. Biz, 5'te 5, geçmişin arta kalan izlerini yok edecektik. Fakat yine aynı satranç tahtası benim, tek ve gerçek benliğimdi. O satranç tahtasındaki yerim siyahlardı; ama ben geçmişimin izlerinde takılı kalmıştım. Çünkü benim asıl kaybedişim hislerimdi. Benim asıl izlerim, hislerimdi. Beni asıl korkutan da buydu. Hissizleşmek ve hissizliğin getirdiği arafta kalma duygusuydu.
Hangi yöne gideceğini bilemeden öylece araf çizgisinde beklemekti. Hangi tarafı seçeceğini bilemeden zamanın seni tekrardan sarmasını isteyecek kadar acizleşmekti. Tüm bunların tek bir gerçeği vardı o da ailemdi. Cihan Sözen, Aslı Sözen ve yaşayıp yaşamadığından emin olamadığım Ağabeyim Toprak Sözen... Benim ailemi tamda bu 3 farklı insan oluşturuyordu.
Ailem vardı ama anılarım yoktu.
Ailem yoktu ama acılarım, kederim vardı.
Ben yokluğun içinde bana uzatılmış, her an kırılacak gibi duran dala tutunmaktan başka bir şey yapmıyordum. O dal 5'te 5'ti. Benim 2. Yaşamımın ailesiydi onlar. Onlara ailem diyordum, çünkü insan bazen kendini kandırmak isterdi. Ve ben oyunun içinde kendimi kandırdığım ufak çaplı bir oyun oynuyordum. Sırf o, araf duygusunu yok edebilmek için.
Rüzgarın sesi kulaklarımı tırmalarken sandalyede huzursuzca kıpırdanarak Pars'ı dinlemeye çalıştım. Kollarımı kavuşturarak dikkatle onu dinlemeye başladığımda planı anlatıyor oluşu beni de içine dahil etmesinden kaynaklıydı.
''Planın devamını Vuslat'ın da bilmesi için son kez anlatıyorum.'' diyerek bilgisayardan Yavuz'un kozmetik firmasına ait belgelerin resimleri gösterdi. ''Öncelikle Yavuz'un üzerine oynamamızın sebebi 4 ay önce girdiği 2 riskli girişiminin başarısız olmasından kaynaklanıyor. Adamın karakter özellikleri ve özel yaşamı da işin cabası..." kısık bir nefes aldıktan sonra, "1 gün önce adamı karakterinden ve özel yaşantısından vurduk. Ama asıl darbe bu gece olacak!'' Deyip her birimizde buz mavisine dönen gözlerini yöneltti. Cam gibi keskin gözüken mavileri dokunulsa her an elimi kesecek gibiydi. Onun bu bakışlarını hep görürdüm çünkü bu bakış Pars'ın en donuk maskesiydi.
Pars, ciddiyete bürünmüş ifadesiyle belgeleri göstererek, ''2 riskli girişiminin sebebi piyasaya yeni sezon ürünler sunmak istemesiydi; Çünkü rakibi olan diğer şirketler, piyasaya çoktan yeni sezon ürünlerini sunmuştu. Yavuz'un şirketi ise onların gerisinde kalmamak adına işleri aceleye getirdiler ve çıkardıkları parfümler insanların tenlerinde kabarıklıklar oluşturmaya başladı. Parfümleri belirli sayıda çıkardıklarından dolayı çok fazla kişinin eline ulaşamamıştı. Sanırım Yavuz bu konuda akıllılık etti. Gerçi... bunu yapmasının tek nedeni zarar etmeyi önlemekti. Parfümler 10 set halinde 20'şer şişelerde piyasaya sunuldu bu kadar az olmasının nedeni de ürünlerin tutmama ihtimaliydi. Eğer tutmazsa üretimi durdurmayı düşünüyordu. Böylelikle belirli sayıda çıkan parfümler şirkete ekonomik kayıp sağlamak yerine müşteriye karşı denek görevi görecekti. Fakat acı gerçek, Yavuz'a tüm bu fikirlerini yutturarak büyük mevla da zarar etmesine sebep oldu. Yan etkiler sebebiyle kimi müşteri dava açarak tazminat aldı, kimisine ise yüklü miktarda para verilerek susturuldu. Fakat bu olay Vecdi Kozmetiğe kara leke gibi düştü.'' dedi.
Pars, cümleleri ustalıkla sıralıyor yeri gelince alayla dudaklarını kıvırıyordu. Bense yaşanılanlar karşısında Yavuz'un ne kadar hırs, para ve güç peşinde olduğunu bir kez daha anlamıştım.
''Diğer riskli girişimi de benzeri bir olaydı. O yüzden esas olaya dönüyorum.'' deyip benden onay bekledi. Başımla onayladığım da hafif bir tebessüm eşliğinde masanın iki yanına ellerini koydu. ''Bulut Takımıyla yaptığımız araştırma sonucunda yaklaşık 2 ay önce şirketini krizden kurtarmak için küçük bir şirket olan ve yeni çıkardığı ürünlerle müşteriler tarafından bir hayli beğenilen Akson şirketine ortaklık teklif ettiğini duyduk. Bunun üzerine Akson şirketine yatırım yaparak Yavuz'un önünü kestim. Bu darbeyi Yavuz hiç beklemediğinden eli ayağı birbirine dolandı. Son çare olarak bizim planladığımız ihaleye katılmak zorunda kaldı. Bu belgelerde o ihalenin sonuçları. Belgeleri ise yarın ki toplantıda kullanacağız.'' dedi.
Belgelerde Yavuz'un şirketinin banka hesapları, yıllık geliri ve daha bir çok ekonomik değerin verisel olarak ayrıştırılması vardı. Ayrıca ortaklık teklif ettiği Akson şirketine gönderdiği sözleşmenin maddeleri de apaçık ortadaydı.
''İyi de Yavuz örgütün bir üyesi ve tonlarca para kazanıyor. Neden kozmetik şirketi için bu kadar uğraştı ki?'' dedim merakla.
Arel başını sağa yatırarak, ''Örgütün kapısından girebilmek için kullandığı tek anahtar o şirket. Örgütte sevkıyatların gerçekleşmesi için herkesin kendine ait kamuflajı vardır. Kamuflajlar, malları müşterilere götürmek için izlenilen yoldur. Malları sürekli olarak tek elden al-ver yaparsan bu oldukça dikkat çeker. Bunun için herkes kendisine ait bir yönteme başvurdu. Onun ki de şirketiydi yani kamuflajıydı. Yavuz'un şirketi, ürettiği ürünler içerisine uyuşturucu vs. malları içlerine yerleştirerek alıcıya gönderiyor. Böylelikle olası bir polis çevirmesi gibi bir olayda paçayı rahatlıkla sıyıra biliyor.'' sinsilik dudaklarında yer edindiğinde, ''Bu akşam ki sevkıyatta onun şirketi üzerinde yapılacak. Yani anlayacağın şirket olmazsa Yavuz'da olmaz.'' deyip aklımı kurcalayan soruları bir çırpıda sildi. Daha doğrusu silindiğini sandım.
''İyi de örgütten kazandığı parayla neden şirketini kurtarmadı?'' dedim kaşlarımı hafiften çatarak.
Arel ise mimiksiz, düz ifadesiyle, ''Çünkü bunu yapması risk demek ve fark ettiysen Yavuz Vecdi korkağın teki. Korkaklar risk alamazlar.'' dedi.
Haklıydı. Korkaklar risk almazlardı. Daha doğrusu alamazlardı.
Onlar işlerini her daim sağlama almak için uğraşırlardı. Ancak yaşam; Bizleri, ilerlediğimiz yolda sürüklemeye başladığında kimi zaman risk almak zorunda kalırdık. Alamayanlarsa kendi yollarında tıkandıkları bir döngüye hapsolurlardı. O döngüye sahip olanlarsa korkaklar olarak nitelendirilirdi.
''Riskten kastın ne?'' diyerek masadaki sudan birkaç yudum aldım.
''Örgütün belli başlı düşünceleri vardır. Ve Yavuz, eğer o parayı kullansaydı örgütün düşüncelerine aykırı bir hareket yapmış olurdu. Düşüncenin temeli ise şu: Eğer işin kötüye gittiğini son raddede fark ediyorsan bir aptaldan farksızsındır ki bence bu düşüncede haklılar. Çünkü çatlağı ne kadar çabuk onarırsan sonrasında gelecek olan depreme o kadar iyi hazırlanırsın.'' Sözünü kesecek gibi olsam da Arel'in anlattıklarını kaçırmamak adına susmayı tercih ettim.
''Örgütteki her üye aralarına depremi getirecek çatlakları almazlar. İçlerinden birinin çatlağı oluştuğunda ise kapatmazlar. O çatlağı kendi bölgelerinden silerler.'' dedi Gazel, konuya dahil olarak.
Arel dudaklarını birbirine bastırıp, derin bir nefes verdi. ''Eğer örgütten kazandığı parayla bu işi düzeltseydi fark edilir ve örgütten çıkardı.'' Gözlerinde ki okları Gazel'e saplamak istercesine, ''Gerçi... örgütten çıkmanın tek yolu ölüm. Örgütün sınırlarından çıkarılmanın sonucu da ölüm. Kısacası Örgüte dahilsen ölüme kucak açmışsındır. Ya ölümü bir başkasının eline verirsin ya da ölümün sesini kendi nabzınla birleştirirsin.'' Dedi her bir sözcüğü vurgulayarak.
Arel, sırtını sandalyeye yaslayarak göz ucuyla Gazel'e baktığında Gazel'in, Pera adıyla örgüte sızmasını istemediğini resmen belli etti. Sözcükleri ise bu fikrimi destekler niteliğindeydi. Bu durum benim bile gözümden kaçmazken Gazel'in ustalıkla yüzünde tek bir mimik oynatmamasına şaşırmıştım. Her daim sıcak bakan yeşil gözleri şu anda boş bakıyordu.
Pars, ortamda oluşacak gerginliği fark ettiği gibi, ''Bankalar ve daha bir çok bölüm Yavuz'un gelirini zaten takip ediyordu ve bir anda yüklü miktar para ortaya çıksaydı eğer bu gözden kaçmazdı. Ayrıca Yavuz'un polis tarafından 3 defa göz altına alındığını varsayarsak, bu yaptığı tere yağına bal sürmekten başka bir şey olmazdı.'' dediğinde Pars'a doğru döndüm.
Tezimi çürütmeleriyle beraber dudaklarımı büzüştürürken omuz silktim.
Pars, ''başka soru var mı? '' dedi devam etmeden önce. Başımı iki yana sallayıp devam etmesini bekledim. ''Bu akşam ki sevkıyat, örgütün yeni ortaklarından Agatha Alba'nın güven testiydi. Agatha Alba dediğim kadın; İngiltere kökenli, dünyaya özellikle Afrika gibi fakir ülkelere uyuşturucu satan, oldukça geniş çaplı uyuşturucu baronunun sahibi. Ayrıca oldukça zeki, makam ve mevki sahibi olduğunu da belirtmeliyim.''
Arel ağzının içinde mırıldanarak, ''Kıçımın mevkisi.'' diyerek elindeki rubik küpü çevirdi.
Pars, Arel'in küfrüne alayla bakarak eğlendiğini belirtti. Onunda içinden sayıp sövdüğüne yemin edebilirdim ama kanıtlayamazdım. Pars'ın esas cümlesine dönmesini sağlayarak, ''Test olayı ne?'' dedim.
''Şöyle ki... Eğer sevkıyat gerçekleşirse örgütü kendi ortaklarından biri yapacaktı. Agatha'nın hemen hemen her ülkede iş yaptığı belli başlı ortakları var. Ancak bu ortaklardan hiç biri örgüt gibi kalabalık bir üye topluluğu değil. Ona göre bu işler oldukça kolaydır ve böylesine kolay bir işi tek bir insan beyni bile yapabilir. Öyle ki tek bir insan beyni; tüm dünyayı kavurabilecek niteliktedir. Agatha Alba, düşüncelerinden dolayı örgütü bir teste tabii tuttu. Keza ortaklık yaptığı herkese böyle yapıyor fakat bu kez durum farklı. Bu akşam yola çıkacak olan kamyonet esasında içi dolu bir oyundan ibaret. Normalde Agatha testlerini gerçek mallarla yapar ancak bu kez örgüte verdiği mallar sahte. Bunu yapmasının 3 sebebi var.'' diyerek Gazel'e baktı.
Gazel sola doğru dönerek benimle gözlerini buluşturdu. Gözlerindeki boşluk dolarak yerine kurnazlık eklemişti. Sırıtarak ellerini hava kaldırıp kurnazca güldü.
''1. Örgütün malların gerçek olup olmadığını sorgulayıp sorgulamayacağını görmek. 2. Örgütün bu kadar kolay(!) bir işi nasıl halledeceğini görmek. 3. Örgütün içindeki en zeki ve otoriter kişiyi bulmak.'' deyip gözlerini devirdi.
Derin bir nefes vererek alt dudağımı büktüm. Bu kadar ince hesaba gerek var mıydı gerçekten?
''Sen sormadan ben söyleyeyim.'' dediğinde Arel, gözlerimi ona çevirmek zorunda kaldım. ''3 maddeninde ayrı sebepleri var: 1. Kendine olan güveni, itaati kontrol etmek için yaptığı bir oyun. 2. Malları taşıyan kamyoneti, örgütün nasıl koruyacağını görmek. Aslında oyundan ziyade ortada bir kumar var ve esas kumar da burada oynanıyor. Örgüt, malların güvenliğini birden fazla araç veya insanla taşırsa kumarı kaybeder. Ancak tırı, tek başına belki içinde birkaç adamla alıcıya gönderirse kumarı kazanır. Çünkü Agatha, risk almayı seven ve kendinden emin insanlarla iş birliği yapmayı seviyor. Sevkıyat başarısız olsa dahi onun için önemli olan sevkıyatın nasıl yapılacağıydı. 3. Sevkıyatın nasıl gerçekleşeceğine dair izlenecek yolu; elbette biri çizer diğerleri oynar mantığından dolayı kimin o yolu çizeceğini görmek istemesi.''
Kadının düşünce tarzına mı şaşırayım yoksa Arel, Pars ve Gazel'in tüm bunları bilmesine mi şaşıracaktım emin olamıyordum. Ancak emin olduğum bir şey varsa Agatha Alba ve Pars, Gazel ve Arel üçlüsünün kendilerinden oldukça emin ve istikrarlı oluşlarıydı.
Gazel, ''Kumarı Örgüt kazanırsa Türkiye'de yönetilen uyuşturucu baronu dünyaya, özellikle fakir ülkelere daha fazla yayılacaktı. Fakat biz o testi yok edeceğiz. Böylelikle hem Agatha'nın kumar masasında ki zarları düşecek hem de örgüte göz dağı vereceğiz.'' deyip sinsice sırıtarak kollarını iki yana açtı. 'Bitti bu kadardı,' der gibiydi mimikleri ve hareketleri.
Son söylenenlerden sonra artık işlerin gerçek manada ciddiye bindiğini fark etmiştim. Yapacaklarımız biz olmaktan çıkacaktı. Biz, 5'te 5, kelebek etkisinin gücüyle örgütü kavuracak; insanlığa ibret olsun diye de gösterecektik.
''Plan 3 aşamada ilerleyecek.'' okyanusu barındıran gözleri haylaz çocuk edasıyla parladığında, ''1) Sevkıyat tırını alacağız.'' deyip onaylamamı bekledi. Hiç düşünmeden başımı hızla salladım. O ise benim ardımdan hemen devam etti. ''2)Sevkıyatın başarısız olduğu öğrenildiği gibi ortalık haliyle karışacak. Pera ve ben toplantı yapmamızı önererek ani bir buluşma ayarlayacağız. Arya'da ona vereceğimiz arabayla Yavuz'u toplantının yapıldığı yere getirecek. Benim en sevdiğim kısıma gelirsek eğer... 3) Yavuz'un hazin sonuna hep beraber tanıklık edeceğiz.'' dedi.
Arel gülerek, ''Örgüt ve Agatha cephelerinin de hem ayrı ayrı hemde bütün olarak karışacağını söylemeden geçmek de olmaz.''
Pars'ta, Arel'e ayak uydururken keyifle sırıtarak bilgisayar ekranını kapattı. Söylediklerini akıl süzgecimden geçirdiğimde Gazel, saçlarını geriye atıp, ''Merak ettiğin bir şey varsa onları sormamanı öneririm. Bazen anı yaşamak daha güzel.'' dedi.
''O zaman sadece 1 tanesini soracağım.'' diyerek ellerimi birleştirip masaya doğru yaklaştım.
Gazel, gülümseyerek onayladığında Arel ve Pars dikkatle beni dinliyorlardı.
''Biz bu işin içinden nasıl sıyrılacağız?'' dedim sağ kaşımı kaldırarak.
''Biz bu işe bulaşmadık ki sıyrılalım.'' Gazel'in eğlenen sesi kulaklarıma ilişirken Arel, başını iki yana sallayarak, ''İşin en zevkli kısmı orası. Senin yerinde olsam Gazel'in dediğini yaparak anı yaşardım. Ama madem bu kadar çok merak ediyorsun söyleyeyim.'' deyip renkleriyle eşleşen rubik küpü masanın üzerine bıraktı. ''Avcıyı kendi gerçekliğinin kurbanı edeceğiz.''
O an bir şeyi çok daha iyi anlamıştım. Ben buz dağının görünen kısmını görmüştüm ve bu gece buz dağının dibini görecektim. Buz dağının mahşer meydanında ise iblislere göz kırparak dans edecektik.
Gazel, gözlerine eklediği kurnazlıkla beraber eğlence tohumlarıyla sırıtarak led ışıklarıyla kaplı merdivenlere yöneldi. Bende peşinden kalkarak yanına gittiğimde evlerinin ne kadar güzel olduğunu bir kez daha fark etmiştim. Arel ve Gazel'in 2 katlı bahçeli evlerine 1 gün önce Yavuz'u yalnız bırakarak gelmiştik. Net sayısını bilmediğim müstakil 2 veya 3 katlı evlerin aralarında epeyce uzaklık bulunan sitede oturuyorlardı. Kendilerine has döşeme tarzlarıyla da kendi ruhlarını ister istemez yansıtmışlardı.
*
''Ben hazırım,'' diyerek aynadaki görüntüme baktım. Siyah polis üniformasının içinde kendimi her ne kadar garip hissetsem de görüntüme giderek alışmıştım. Saçlarımı sıkı bir at kuyruğu yapıp örmeye başladım. Kıvırcık saçlarımın yüzüme değmesini istememiştim. Şapkamı da taktığımda artık hazırdım. Odadan çıkıp Gazel'in odasına doğru yöneldim. Ben, Ceren'in buraya geldiği zaman kaldığı odada yatıyordum. Ceren ve Gazel'in odaları ise karşı karşıyaydı. Arel, Ceren'in yalnız kalmaması için kız kardeşini Faris'le tanıştırmıştı. Bebeğini kaybettikten sonra Ceren'in kötü durumda olması sebebiyle Faris bu duruma izin vermişti. Gelecekte sonunun başlangıcının bu olacağını bilmeden bu duruma göz yummuştu.
Kapıya doğru yanaşarak, ''Gazel, çıkacak mısın artık?'' dedim.
Ondan yanıt alamadığım gibi kapıyı tıklattım. Fakat Gazel hâlâ odadan çıkmamış, sessizliğini korumakta ısrarcıydı.
''Ben bunu giymem!'' Gazel'in hayıflanışını duyduğum gibi kaşlarım havalandı. ''Bedenimden oldukça büyük bu!'' diyerek kapıyı açtı.
Dudaklarımı birbirine bastırarak gülmemek için zor durdum. Şimdi anlamıştım neden giymek istemediğini. Benimle aynı olan üniforma ona biraz bol gelmişti, ancak abartılacak boyutta değildi, ama bu Gazel'di. Bir şeyi beğenmediğinde ona asla kabullendiremezdiniz.
''Bence de olmamış.'' dedim ciddi olmaya çalışarak. ''Git çıkar.''
Bu tepkiyi beklemediği apaçıktı. Benim gibi hafif ciddiyetle, ''Olmaz, Vuslat!'' deyip merdivenlere yöneldi. ''Önce şu işi halledelim ardından hemen çıkartacağım.''
Ufak çaplı oyunumun başarıyla sonuçlanmasına gülümseyerek bende peşinden merdivenlere yöneldim. Göz ucuyla Gazel'e, baktığımda kollarını birbirine kavuşturmuş şapkasını benim aksime ters takmıştı. Üniforma üzerinde kötü durmamıştı tam aksine onu oldukça çekici göstermişti. Ancak Gazel, sanırım kıyafetin bir köşesine takmıştı kafayı. ve ben o köşeyi bilmiyordum.
''Sonunda teşrif edebildiniz.'' dedi, Arel alayla.
Gazel, Kapıya yaslanan Arel'in yanına doğru ilerleyip dil çıkardığında gülümseyerek ona baktım. Arel'in yanağından makas aldığında gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırıp kapıdan çıkan Gazel'in peşine takıldım. Arel ise başını iki yana sallayıp hemen arkamızdan geldi.
''Bugün arabayı ben kullanacağım Toprak göz--lüm...'' Gazel'in eğlenen sesi sona doğru kısılarak devam ettiğinde bana baktı.
Gözlerinde gördüğüm pişmanlıkla beraber ağabeyimi kast ettiğini o an anlamıştım. Ellerimi sorun yok dercesine salladığımda sahici olduğunu düşündüğüm bir gülümsemeyle ona karşılık verdim. Fakat Gazel burukça tebessüm ederek direksiyona geçti.
Benim için üzülüyordu ve belkide benim için Arel'e Toprak gözlüm demekten vazgeçiyordu. İçimi boşluk hissi kaplarken arka koltuğa geçip oturdum. Arel'de gözlerini kaçırarak ön koltuğa geçmişti.
Gazel'in ince düşünürlüğü; Karanlık dünyayı aydınlatmaya çalışan yıldızlar gibiydi. Gazel, gecenin yıldızıydı ama Pera gecenin ta kendisiydi. Aramıza örülen sessiz duvarlar ilerleyen saatlerde bize Pera'yı gösterecekti bundan emindim. Çünkü Gazel'in pişmanlıkla, keder dolu gözleri her geçen saniye hırsla kaplanıyordu. Ve Pera'ya yakın gelen bu duygular Gazel'in tam aksiydi. Dudaklarını kemirip, sitenin çıkışında her iki tarafımızı saran ağaçlarla kaplı yoldan sıyrılarak otobana bağlandı. Gazel'in üzerine gönderdiğimi yeni yeni fark ettiğim bakışlar onu germişti. Ellerimi birbirine kenetleyip bende yola odaklandım. Böylelikle aramızdaki garip sessizlikteki baskı azalmıştı.
Yaklaşık 10 dakika sonra Gazel cadde arasından bir sokağa saptığında karşımıza elleri ceplerinde bizimle aynı üniformayı giyen Pars çıktı. Sırtını polis arabasına yaslamış kaldırımı seyrediyordu. Mavilerinde ki durgunluk içimde hafif bir rüzgar estirmişti. Ve ben o durgunluğun sebebinin sevkıyat olmadığını anlayacak kadar tanımıştım onu.
Gazel, kornaya bastığında Pars hafif irkilerek kaşlarını çatarak Gazel'e baktı. Arel gülerek Pars'a baktığında bende ona eşlik etmiştim. Gazel, gözlerindeki tüm duyguları yok edip yerlerine parıltılar ektiğinde dilini damağına vurdu. Arabanın kapılarını kilitlediğinde Arel'le beraber aynı anda Gazel'e baktık. O ise bize bakmaya tenezzül dahi etmeden arabanın camlarını indirdi.
''Pişt, yakışıklı! çekil önümden.'' sahte ciddiyetiyle söylediği cümleleri gülme isteğimi oluştururken Arel, tebessüm ederek olanları izliyordu.
Pars, duruşunu dikleştirip sağa doğru döndüğünde tek kaşını havaya kaldırmıştı. Elini çenesine yaslayarak omuzlarını silkti. Durgun okyanusu andıran gözlerinden tatlı bir meltem geçtiğinde Gazel kornaya bir daha bastı.
Pars, dudaklarını birbirine bastırıp tekrardan omuz silkti. Gazel ise dudaklarını büzüştürüp kornaya bir kez daha basıp, ''Kardeşim, yolu kapatmışsın! Çekil şuradan işim gücüm var.'' dediğinde sesindeki yalancı sitem bariz ortadaydı.
Arel, başını iki yana salladığında arabanın kilitlerini açıp indi. Gazel'e son kez gülerek bende arabadan indim.
Gazel, Arel ve beni kast ederek, ''defolun lan, sattınız beni!'' diyerek kızmıştı fakat hemen ardımızdan o da inmişti.
Pars, gözlerini Gazel'den almadığında anlamıştım ki Gazel yine bir iş peşindeydi. Başımı sağa doğru çevirerek ağır adımlarla ilerleyen Gazel'e baktım. Yalancı bir öksürükle duruşunu dikleştirip Pars'a doğru yanaştı. Kaşlarını çatması da işin cabasıydı.
''Bu ne?!'' dedi eliyle kendi arabasını göstererek.
Pars tek çizgi halindeki dudaklarını aralayarak, ''Bilmiyorsan öğreteyim A-r-a-b-a.'' harfleri teker teker hecelediğinde yüzünün aksine sesinde eğlendiğini belirten tınılar vardı.
Arel, arabanın bagajına yönelirken Gazel ikonik hareketini yaparak gözlerini devirdi. Kollarımı önümde bağlayıp sırtımı arabaya yaslayarak ikisine merakla bakmaya başladım. Bir tiyatro izliyordum sanki.
''Ay.. Canım ya.. Nasılda güzel öğrettin.'' sesini incelterek abartılı mimikler kullanmıştı. Yüzümü anında buruştururken Pars'ın da benden bir farkı olmadığını gördüm. ''Arabalardan biri sokağın başında diğeri sonunda olursa ne olur? Tabii ki de yol kapanır.''
Pars'ta Gazel'i taklit ederek ancak daha abartılı bir şekilde gözlerini devirdi.
''Çok biliyorsun sen?!'' diyerek hafif sitem etti.
''Hah,'' deyip kollarını önünde bağladı. ''Senin aksine evet, biliyorum.''
Pars, başını iki yana sallayıp kendi kendine mırıldandığında ne Gazel ne de ben onu duyabilmiştik.
''Çekilmiyorum lan!'' deyip bir anda gürledi Pars. Gazel ve ben bunu beklemezken o devam etti. ''Hadi bakim yiyorsa geç!''
Pars'ın da daha fazla dayanamayarak Gazel'İn oyununa katıldığını artık resmen ilan edebilirdim. Merakla ikisini izlemeye başlamıştım ve benim merakımın aksine Gazel kızgınlıkla bakıyordu.
''Çekil kardeşim, hadi selektör yapma.'' dedi.
Son söylediğiyle beraber gür bir kahkaha attığımda Pars daha fazla dayanamayarak göğüs kafesine gelen Gazel'i hafifçe iteleyerek yüzüne doğru yaklaştı. Arel'de o sırada omzuna sırt çantasını takmış anlamaz gözlerle üçümüze birden bakıyordu.
''Tamam çekiliyorum.'' Pes ettiğini ellerini iki yana açarak itiraf ettiğinde Gazel, zafer tebessümünü takınmamak için zor duruyordu. Hemen ardından Pars, Gazel'in burnunu işaret ve orta parmağıyla hafif sıkıp, ''Sen yeter ki şu çeneni kapat. Fazla ses çıkıyor.'' Deyip yüzünü Gazel'de uzaklaştırarak Arel'e döndü.
Arel, boş boş olanları izliyorken bende gülüşümü yeni yeni durdurmuştum. Gazel, kısık bir nefes vererek yüzünü sabit tutmaya çalıştığında, ''Neysem... oyun bitti hadi işimize dönelim.'' dedi.
Bozulduğu her halinden belliydi ve biraz daha eğlenmek istiyor gibiydi. Pars'ta bu durumu anladığında Gazel'in şapkasını çıkartıp saçlarını karıştırarak güldü.
''Selektör yapma hanım ablam.''dediğinde bir kez daha gülmeye başladığımda gözlerimden artık yaşlar süzülmeye başlamıştı.
Gazel'se, Pars'ın ellerini iteliyor; öte yandan yardım dileniyordu. Ama nafileydi aynı durumdan bende nasibimi almıştım. Sonucundaysa saçlarım çok mümkünmüş gibi daha çok kabarmıştı.
''Daha sonra eğlenirsiniz hadi işimize dönelim.'' dedi Arel.
O da eğleniyordu ancak birinin ortamı toparlaması gerekiyordu. Bu görevi de Arel'den başkası şu anda yapamazdı.
Pars, şapkayı geri Gazel'in kafasına takarak kolunun altına aldığında Gazel'de hiç düşünmeden kollarını beline sardı.
Şu anda o kadar tatlı ve komik görünüyorlardı ki yoldan geçen biri olsam az sonra bulaşacağımız işi yapacaklarına asla inanmazdım. Gerçi.. hayat inandıklarımızdan ziyade inanmadıklarımız'dan ibaret değil midir?
*
•Bölüm hakkında neler düşünüyorsunuz?
•Karakterler hakkındaki görüşler nelerdir?
•Örgüt ve Agatha hakkındaki düşünceleri alayım:)
•Sizce 5'te 5 planlarını başarıyla uygulayabilecekler mi? Ha birde onlara söylemek istediğiniz tavsiyeler varsa yazın gitsin :p
Hesaplar:
Instagram: Kişisel hesabım Edanuryd
Kitap içeriği olan hesabım _kozaa
Youtube: Edanur Yeşildağ.
Takipte kalın ve yıldızımıza dokunmayı yorumalarda fikirlerinizi belirtmeyi unutmayın:)
•Hoşça Kalın♡
Tepkiniz nedir?
Beğen
1
Beğenmedim
1
Sevdim
3
Eğlenceli
3
Sinirli
0
Üzgün
0
Vay
1