İyilik işçisi…
Omuzlarımın iki tarafından da sarkan, sıkı sıkıya örülmüş peliklerim vardı. Uçlarında iki kırmızı fiyonk kurdele. Önleri güneşten yarı açılmış rengi ile, yeni uzamakta olan ve peliğimin içine girmeyi reddeden o çıkıntı kahküllerim.
Beyaz puantiyeli- kırmızı- karpuz kol elbisem ile taş çatlasın beş- altı yaşlarında bir prensestim. Ayakkabılarım kırmızı rugandı,
Nasıl bir sevinç ile uyandığımı, dün gibi anımsıyorum, Bayram olmuştu sonunda, ne çok beklemiştim geceleri- günleri sayarken.
Uyanır uyanmaz cicilerimi giydiğim için, bir yerine bir şey olmasın diye kahvaltı bile yapamamıştım. Annem ağzıma bir dilim ekmeği zorla sıkıştırmıştı, zor yuttuğumdan hala anımsıyorum.
Evdeki herkesle bayramlaşıp hızlıca mahalledeki komşu olan arkadaşlarla birlikte bayrama çıkardık, kapı kapı gezerek şeker ve bayram harçlığı toplardık.
Ara sıra annemin seslenişini hatırladığıma göre, gecekondu evlerden oluşan mahallemizde uzaklaşmamış olduğumu iyi biliyordum.
Kapısı yan mahallede olan, bizim tarafa da odanın bir camı denk gelen bir ev vardı, yaşlı teyze ve oğlu otururdu bu evde. O gün camı aralayarak beni çağırdı “ Sen ne tatlı olmuşsun öyle bakiim” diyerek elini uzattı, bende saygıda kusur etmeden öptüm tabii.
“Harçlık veren oldu mu sana yavrum? “
Diye sorarken, hiç bilmediğim ve daha önce hiç görmediğim küçük-beyaz- demir bir kutu uzattı. “ Bu nedir teyze “ diye soracakken ne soracağımı bilir bir eda ile “KUMBARA bu yavrum” dedi.
Daha önce hiç görmemişim tabii bu yüzden gözüm hep kumbaramda, “ Bu Kumbaranın içine para koyabilir onları biriktirebilirsin, ama ben senin yerinde olsam iyilik biriktirirdim, hemde bol bol “ Dedi. Aniden şaşırarak güldüm “ ya teyze iyilik hiç biriktirilir mi ? “
“ tabi “ dedi namaz başörtüsünü düzelterek,
“Asıl iyilik biriktirilir, iyilikler görünmez olduğu için de Kumbaran asla dolmaz, hatta yanına kazandığın harçlıklarını bile koyabilirsin.”
Nasıl şaşkınım anlatamam o an, elimde büyülü bir küçük kutu tutuyor hissi belirdi içimde, ürperdim, hemen herkese göstermeliyim diye düşünürken, yaşlı teyze hayatımı o bayram sabahı değiştirecek olan teklifini anlatmaya başladı.
“ Bak yavrum sen çok iyi bir çocuğa benziyorsun, bu iyilik ve harçlık Kumbarasını doldurmana yardım edebilirim, ne dersin ? “
“ Gerçekten mi ? “ diyerek parladı gözlerim, “Ama nasıl ? “ diye devam ettim heyecanla…
“ Her gün bir iyilik yap ve ertesi sabah saat yedide ben buraya, bu camın pervazına senin için beş kuruş bırakayım, ama kaçamak yok her gün mutlaka bir iyilik yapmış olman gerekiyor anlaşıldı mı ?
Anlaşılmaz mıydı ? “Hemde nasıl anlaşıldı”
Derken sesim istemsizce çığlık edasında çıktı.
Elimle ağzımı kapattım kibarlığa döneyim diye, “ Haydi yavrum yarın sabaha yedide burada ol, unutma sen artık bir iyilik işçisisin ve çalışıyorsun, işe geç kalma” diyerek pencereyi yavaşça kapattı.
Elimde Kumbaram bilmiş bilmiş yürüyorum eve doğru usulca sayıklıyorum arada, İYİLİK İŞÇİSİ- İYİLİK İŞÇİSİ diye.
Eve girdiğimi bile anlamadım annem soru sorana kadar “ Nerdesin sen ? Sesleniyorum duymuyorsun, bu elindeki ne ? Kim verdi bu Kumbarayı sana ? “
“ Çıkmaz sokağın başındaki pencerede oturan teyze var ya o verdi, artık çalışıyorsun, her gün bir iyilik yap ertesi sabah beş kuruş kazan dedi, ben de babam gibi çalışıyorum artık anne “ dedim, ve der demez evdeki herkes gülmeye başladı, annem “ hay Allah ! Seni de mi diğer çocuklar gibi sevindirdi, o böyledir herkes sevinsinsin ister, ister dee nereye kadar çok merak ediyorum “ diye gülerek mutfağa yürüdü, gülsünlerdi hiç önemli değildi.
O gün yemeğimi ilk defa çatal bıçak kullanarak yedim, hemde hiç dökmeden,
Tabağımı lavaboya koyup ellerimi güzelce yıkadım. Daha önce annem veya ablam yedirirdi. Oyuncaklarımı topladım, annem ve herkes ne derse onu yaptım. Asi yanı ağır basan, inattan aç yatan, annemin elini tutmayıp “büyüdüm artık” diye pazarda kaybolan, ve bunun gibi bir çok yaramazlıklarla ev halkını çılgına çeviren bir çocuk olarak epey zorlanmıştım. Ama sonunda beş kuruş vardı değil mi ?
Ertesi sabah geceliklerimle koştum teyzenin camına, cam kapalıydı ama teyzenin söz verdiği gibi, oradaydı beş kuruşum. Kumbarama özenle attım, gözüm teyzeyi aradı ama göremedim, evinin içinde bir telaş, bir koşuşturma, bir sürü insan vardı, cama tıklarsam birinin cevap verebileceğini düşünüp minik parmaklarımla hafifçe vurdum, bir yandan da ürküyordum, ne bu kalabalık diye.
Yaşlıca bir teyze elinde Kuran ile açtı camı “ noldu yavrum kime baktın ?” Dedi
“Şeyy burada oturan teyze varya hani o bana bu kumbarayı vermişti de ona söz vermiştim bugün geleceğime o yüzden geldim” diyebildim titrek sesimle, “ah yavrum o teyze ablam olur oğlu bankada memur ve bu kumbaralardan ona eşantiyon olarak her ay getirir o da onları hep çocuklara hediye eder ve onlara harçlık verir, birde onları manevi işçi olarak atardı, sen ne işçisi oldun peki yavrum? “ ben iyilik işçisiydim teyze “ “ ooo çok zor ve çok güzel bir görevmiş yavrum, ama ablam sabaha karşı vefat etti Allah rahmet eylesin Allah ondan razı olsun “ diye ağlayarak içeri girdi…O an Dünya’ya bişi oldu, her yer karardı, kızıllaştı, bulandı, elim başımda evlerin duvarlarına tutunarak eve zor gittim,
Kumbaramın da bir kıymeti kalmadı diye düşünüp durdum uyuyana kadar…ANLAŞILAN BEN O AN BÜYÜMÜŞTÜM
Sabah 6:55 ‘te uyandım nedense, içimdeki bir his kumbaramla teyzenin evine gitmem gerektiğini söyledi, uzun geceliğimin eteğinin bir ucunu elime alıp koştum saat 7 olmadan pencereye yaklaştığımda cam kapalıydı tabii, olsundu ama, biraz dinlenip gidicektim, sonuçta teyzeye söz vermiştim, cama doğru yaklaştıkça beş kuruşumun orada olduğunu gördüm, aniden gözlerim parladı, “teyze benim için para koymaya devam ediyorsa bende iyilik işçisi olmaya devam edebilirim“ diye geçti sevinçle aklımdan, tam parayı kumbarama koyacakken cam açıldı tül aralandı, korkudan bir adım bile geri atamadım, bir ses beni durdurdu “ korkma tatlı kız ben o kumbarayı sana veren teyzenin oğluyum, dün karşılaştığın kişi de benim teyzemdi bana her şeyi anlattı, bundan sonra her sabah 7’de beş kuruşun burada olacak ve sen her gün bir iyilik yapmaya devam edeceksin”
Bu muhteşem bir haberdi, “ tamam kumbaracı abi “ diyerek eve geri koştum…
Hayatta, günde bir iyilik yapma karşılığında beş kuruş kazanamıyor olabiliriz…
Kimse bu iyilikleri görmüyor da olabilir…
Ama yaşlı bir teyze yıllar önce küçücük bir çocuğa iyiliğin karşılıksızda yapılabileceğini öğretti…
İyilik işçisi…kim olmak ister ?
Tepkiniz nedir?
Beğen
5
Beğenmedim
0
Sevdim
1
Eğlenceli
0
Sinirli
0
Üzgün
0
Vay
1