KUŞ

Eylül 10, 2021 - 10:02
Eylül 10, 2021 - 10:07
 0
KUŞ
KUŞ
KUŞ

"Hissediyorum, damarlarıma yeniden yürüyen o enerjiyi hissediyorum."

"Sahi mi? O enerjiyle ne yapacaksın peki?"

"Dinlemeyeceğim."

"Neyi?"

"Seni."

"Ama bana konuşuyorsun."

"Belki beni anlıyorsundur diye anlatmıştım. Ama anlamıyorsun. Olabilir. Ben de bir zamanlar anlamıyordum. Bir gün gelecek sen de bu zamanlarını hatırlayacaksın ve benim yaptığımı yapacaksın. Yürüyüp gideceksin. Yeri gelecek koşacaksın. Çünkü saatler süren bir otobüs yolculuğunun ardından evine yürüyerek dönen bir yolcunun adımlarından duyduğu hazza eşdeğer bir haz duyacaksın. Bu hazzı yitirmeden evvel, yürüyebildiğin kadar yürümek için gerekirse yolunu uzatacaksın. Çünkü o anda esas olan eve varmak değil, yolda olmaktır."

"Ben hiç otobüs yolculuğu yapmadım."

"Biliyorum."

Uzaklara dalmama engel olan apartmanların ardında kaybolmuştum. Ama gerçekten kaybolmuştum. Çünkü içimin ufukları, tüm önü kesilen uzaklardan daha uzaktı. Bir kuş değildim. İyi ki de değildim, dedim ilk defa o gün. Çünkü onun kanatları, ufukların sisini dağıtır. Büyüyü siler. Gizemin üstünü çizer. Ve en kötüsü, merakı selbeder. Ben kuşları, izlemeliyim. Gözümün almadığı mesafelerde, bir özlem, bir rüya ekip göğsüme, yitip gidişlerini, hiç varmadığım yerlerden yurduma uzanışlarını izlemeliyim. Ben kuşları izlemeliyim. Kuşlar izleyemez. Kuşların izini kaybettiğim noktada, bir yön levhası bırakmalıyım; kendi içime çıkar, diye. Ne çok kuş dedi dilim. Zaten tüm derdim, mavi gözlerimin, maviye hasreti...

"Ne yaptın görüşmeyeli, yürüdün mü?"

"Sen hiç duran insan gördün mü ki?"

"Seni anlamadığımı sanıyorsun değil mi?"

"Belki evet, belki fazla mağrurum."

"Bize gururun her dozu fazladır."

"Haklısın, seni anlamıyormuşum."

"Çöp kokusunu alıyor musun?"

"Evet, burnumun direğini lastiğe çevirdi."

"Oysaki kırıp geçmeliydi. Takat getirememeliydin. Lastiğe döndüyse, alışmışsın demektir. Artık duymuyorsundur."

"Fazla kelime oyunu yaptık. Nimetle oyun olmaz."

"Kötü kokulara ise kolayca alışılır. O yüzden arada bir çıkıp girmelisin olduğun yere."

"Eziyet."

"Meziyet."

"Otobüse bindin herhalde?"

"Bu mevzu başka mevzu. Bu mesele benim meselem. Ben otobüse binip inmeden seni anlayamam, sen de evinden dışarı burnunu çıkarıp geri evine dönmeden beni anlayamazsın."

"Peki ne yapalım öyleyse?"

"Bekleyelim. Sen oturduğun yerde yürü, ben yürüdüğüm yolda tökezleyeyim."

"Güzel söyledin."

Işık gitgide azalır. Renkli binalar karardıkça, göğün gengi daha da aydınlanır. Hilal bir mücevher, sokak lambaları incitmez hilali. Ama neonlar, siz sürmeyin göğüme ellerinizi. Ben sizin capcanlı yüzlerinizi de bilirim, gölgede sinişlerinizi de. Nadiren kesilen elektiriğin ardında, büsbütün yitişlerinizi de. Dört dolandım dünyanın çevresinde. Bulunduğum kara parçasına gece gelmeden, dünyanın öteki yüzüne hicret ettim. Gecesiyle tanıdım bazılarını, bazılarını gündüzüyle. En çok, gün batımı alacasına tahammül edemedim. Ama yorulmak için fırsatım olmadı henüz. Yorulup durulmak için. Ya da yorulduğumu anlayamadım, ayağım takılıp durulduğum için. O gün gelir belki bir gün. Ama şimdi, dönüyorum dünyanın tepesinde. Dönüyorum, kuşların gölgesinde. 

Tepkiniz nedir?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow