ruhumun 'falezli' kıyıları
selamm. yine klasik müziğim açık. ilham alarak, hissederek geçtim pcnin başına. içimden geldiği gibi yazıcam bana dokunanı. hadi başlayalım.
yazmak, üretmek aşırı hoşuma gidiyor. varlığım anlamlıymış gibi geliyor. kimsenin açıp okumayacağını bildiğim halde ( en yakınlarımın bile) bir şeyler yazmak bana aşırı iyi geliyor.hep böyle ilerisini düşünüyorum. ilerde çocuklarım ya da yeğenlerim belki denk gelir. açar okur. kendilerine dair bir şeyler bulur ya da ne bileyim ilham alır birileri düşüncesi yazmak için motivasyonumu oluşturuyor. ortak paydada buluşabileceğim birileri olur hem belki. dünyadan göçüp gitmiş olsam bile belki beni gerçekten anlayan yürekten hisseden birilerine denk gelir bu yazdıklarım. işte o zaman biraz daha huzur bulur naçiz(!) vücudum.
biraz böyle zayıf hissettiğim ve belki de biraz kendime acıdığım şeyler yazacağım. doğru kelime bulamadım aslında. yazınca anlarsınız işte. bu kız kendini niye acındırıyor ya diye düşünmeyin sadece. ya da düşünün. çünkü herkes hayatının belli noktalarında bu hisleri yaşıyor.
eksik hissediyorum ben. şanssız doğmuş hissediyorum. evet biliyorum daha bahtsız hissedeceğim şeyler de yaşayabilirdim ya da öyle doğabilirdim. buna şükür evet ama hissediyorum işte bunu bazen. tabiki hayatımın geri kalanı da böyle hissederek geçmeyecek. şansımı yaratabilirim. kendime yeni bir hayat kurabilirim. kuruyorum da. çabalıyorum bunun için her gün. her günün yeni bir gün olması için elimden gelenin en iyisini yapıyorum. ama işte bazen savruluyorum. ki özellikle etrafım bencil insanlarla dolu iken savrulmam daha da kolaylaşıyor. boğazım düğümleniyor içinde bulunduğum durumu düşündükçe. çünkü kendimi o kadar uzun süredir görülmemiş hissediyorum ki. hiçbir zaman doğru bağlar kuramamış olmak hissiyatı beni daha da savuruyor. ben de bazen çabalamaktan yoruluyorum. anlatmak istiyorum. bazen derdimi bile değil ufak heveslerimi başarılarımı görüp paylaşmak istiyorum. ama genelde sadece o insanların yörüngeleri arasında savruluyormuşum gibi hissediyorum. kime gitsem sanki benim tüm sorumluluğum onlara güç vermek, yanlarında olmak, maddi manevi destek olmak, can kulağıyla dinlemek, heveslerine ortak olmak, onları motive etmekmiş gibi hissediyorum. hayat denen bu filmde bana hep yan rol verilmiş gibi hissediyorum. yanlış anlaşılmasın herkesin hayatında başrol olma gibi bir kaygım yok. ama bence insanların hayatında ikinci başroller vardır. en azından bende öyle. ve uslanmaz bir şekilde insanalra o kadar ikinci başrol olduklarını hissettiriiyorum ki beni bile tanımaz hale geliyorlar. benden daha fazla ün yapma sevdasına tutuluyorlar. fazla betimleme yaptım yani demem o ki; insanlara karşı aşırı mütevazi oldukça kendilerini benden üstün görmeye başlıyorlar. değer göstermeye beni görmeye tenezzül bile etmiyorlar. heyecanıma ortak olmuyorlar. belki de beş yüz kere anlatmak istediğim konuya bomboş hissediyorlar. ama ben hep yörüngelerinde alkışçılarıyım onların. değer verdiğim her insanın ( ki bu kolay kolay olmaz) ortağıyım. çünkü böyle de olmalı.
insanlara şaşırıyorum ama gerçekten. nasıl bu kadar benmerkezci olabiliyorlar. böylelerine de denk gelmemin bir sebebi var diye düşünüyorum. bana da öğretmeye çalışıyor bence hayat. daha da bencilleş selo diyor. demek ki bunda hayır var. kibirli bir yerden yaklaşacağım belki de ama gördüğüm tanıdığım her vasıfsız insanın başkalarını yanında vasıfsızlaştırma çabası bu hayatta kabul görüyor. nerde eğitimli bir insan görsem en mütevazisi orda. en kendini övmeyeni en başarısını gözlerine sokmayanı... ama nerde vasıfsız biri var en ufak şeylerini bile sergiliyor. hayretler verici.
ben hep utandım başarımı söylemekten. göğsümü gere gere övgüleri kabul etmek yerine utanıp sıkıldıkça ben görünmez oldum. hep insanların kendini başkalarını anlatışını dinler oldum. değer verdiğim her insanda hep böyle oldu. neyse ki ben olması gerekeni yaptığıma inanıyorum ama. insan insanı can kulağıyla dinlemeli, onu gerçekten görmeli, vakit ayırdığını hissettirmeli. çünkü o an biz orda birbirmiz için varız. ne bileyim ben cidden değer verdiğim insanların yanında telefona bakmaya bile çekinirim, ya gerçekten onu dinlediğimi onunla orda olduğumu hissetmezse diye. ama sanırsam böyle inceliklerin kalmadığı bir dünyada yaşıyoruz. ya da ben böyle bir dünyayla çevriliyim. kendimi ait hissedemiyorum o yüzden. son zamanlarda çok sık hissettiğim bir şey bu.
öyle işte sevgili gelecek. 25imde bunları hissediyor düşünüyor farkediyor ve hatta savaşıyorum. her şeye ve herkese rağmen ben yine de geliştirdiğim benliğime ihanet etmeyeceğim. tüm ikinci rolleri silip kendimi hayatımın başrolü yapacağım. doğrusu daha da içselleştireceğim. herkese hakettiği kadar değer vereceğim. hakettiği kadar dinleyeceğim, göreceğim. omzumdaki yükleri başkalarına yüklemeyeceğim ama herkese yetmeye de çalışmayacağım. belki de senaryoyu silip baştan tekrar yazacağım. çünkü bu hayat denen kısa filmi ben de en iyi en güzel şekilde yaşamayı hakediyorum. evet herkes gibi ben de hakediyorum. yaşayacağım da. kimse görmse de bilmese de dinlemese de ortak olmasa da en güzel şekilde yaşayıp bu diyardan öyle göçeceğim. sana söz selo.
diğer yazında görüşmek üzere...
Tepkiniz nedir?
Beğen
0
Beğenmedim
0
Sevdim
0
Eğlenceli
0
Sinirli
0
Üzgün
0
Vay
0