Siyah ve Beyazın Arasında

Galiba o, siyah ve beyaz renklerinin birbirine karışmasını engelleyen o ince çizgiydi.

Nisan 29, 2022 - 16:44
Mayıs 27, 2022 - 23:27
 0
Siyah ve Beyazın Arasında

Genç kız bedenine çarpan rüzgarla sayesinde varlığını hissederken içinde ki hiçlik hissiyatına anlam veremedi. O bir hiçken onların var olması, mutlu olması canını yakıyordu. Kendisi yoktu, hiçti. Ama vardı... Rüzgârın hissettirdiği varlığı sadece bedenseldi. Ama o, ruhen yoktu. Ruhu bedeninden ayrılmak istiyor, bunun için genç kızın canını yakıyordu. Ruhu çığlıklar atıyor, adeta varlığın içinde ki yokluğu yaşatıyordu.  

Genç kız düşündü, yoktu. Ve vardı da. O bu haldeyken onlar varlardı. Yok olmalılardı... Bir daha düşündü ve onların kendisi için yok olabilmesinin en güzel yolunun, sahte varlığını gerçek bir yoklukla taçlandırmak olduğuna karar verdi.  

Belki de buradan atlarsa, alamadığı nefesler olacaktı onu gerçek yaşama tutunduran. Şu an aldığı nefeslerde boğulurken, gerçekten boğuluyor olmanın onun için ödül olacağını düşündü. Şimdi ki boğuluşu sonsuzluğa yayılmışken, gerçekten boğulacak olması birkaç dakikaya sığıyordu. Kurtuluş, diye geçirdin içinden. 

Tutunduğu demirlerin şiddetlenen rüzgarla beraber bedeniyle sarsıldığını hissetti. Aklına gelen şeyle hafifçe gülümsedi. Rose, ölmek istemiş, ardından gelen prensinin birkaç kelimesiyle hayata tutunmuştu. Hayata tutunmasını sağlayan prens, hiç beklemedikleri bir ölümle hayata olan aşkını sonsuzlaştırmıştı.  

Belki, dedi genç kız. Belki, beni de hayata birkaç kelimeyle tutundurmaya çalışan, hatta başaracak olan birisi olur, dedi. Ardından tutunduğu demirleri bırakarak geriye doğru birkaç adım attı. Gözlerini kapatarak kollarını açtı rüzgâra karşı. Tekrar varlığını hissetti bedeninin. Üşüyordu ve bedeni zonkluyordu.  

"Ben, beni ölmek isterken hayata bağlayacak, ardında da sahip olduğu yaşama arzusunu bana bırakarak beni bırakacak birini istemiyorum. Bu yüzden, ölmek isteyende, kendini hayata geri bağlayacak olan da kendini her şeye rağmen terk edecek olan de benim." dedi genç kız göz yaşlarını kurutacağını bildiği rüzgâr yüzünden akıtırken.  

Dudağının üzerine değen tuzlu tatla gülümsedi. Yalnızlık... Her şeyim kendimim. Her şeyim... Kaybetmekten korkacağım tekim, benim.  

Yalnızlık acı vericiydi. Yalnızlığın verdiği acı, damağında ki acı tadın boğazından geçerek tekrar o tadı istemene sebep oluyordu.  

Genç kız özgürdü. Kollarını kuşlar gibi açarak özgürlüğünü kanıtlamak istedi. Yalnızlığıyla özgürlüğünü kısıtlayan da oydu. 

Belki, yalnızlığını bırakarak özgürlüğün tadını kuşlar gibi çıkarabilirim diye geçirdi içinden. Tekrar tebessüm etti.  

Neden herkesin istediği özgürlüğe sahip olan kuşların özgürlüğüne sahip olarak kimsenin farkında olmadığı özgürlüğün bedelini ödemek istesin ki?  

O, yalnız iyiydi. Ama kötüydü de. Hem iyi hem de kötü nasıl olabiliyordu? 

Galiba o, siyah ve beyaz renklerinin birbirine karışmasını engelleyen o ince çizgiydi. Veya orada yer alanlardan bir tanesiydi. 

 

Tepkiniz nedir?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow