Bölüm 2: Oyun
daha büyük planlar dönerken de olsa aşk oyuna gelmez. geri dönüşü olmaz. ileride devam edecek olan bir kurgunun ilk bölümleridir.
Bölüm 2: Oyun
Alda çalışma odasında evrak işleri ile uğraşırken bir yandan kulaklığından dinlediği müzikle birlikte parmaklarıyla masada ritim tutuyordu. Sonra müzik sesinin ardında başlama işaretinin verildiğini işitti. “Son kontroller hazır, başlıyoruz.” Bir duraksama olduktan sonra “Bu ses sisteminin içine sen mi girdin Alda? Burada iş yapmaya çalışıyoruz.” Sitemle konuşan ses işitildi. Gülmek, o an ruh haliyle uyuşmasa da kıkırdadı. “Ah, ben sadece gerginliğinizi alsın diye yaptım. İyilik de yaramıyor. Her neyse sen bakma bana, bizim kahveleri iyice soğutmaya bak-” kapı çalındı ve içeriye Ulrich girdi. Masanın önündeki koltuklara geçip oturdu. Alda sözünü tamamlamadı. Onun yerine kafasını kaldırıp neden geldiğini sorarcasına baktı nedenini bilse de. Ama Ulrich sadece gözlerinin içine bakıyor, konuşmuyordu.
Neden sonra nefes alıp söze girdi. “Benim dosyalarımı masama koyacaktın?” “Ah, doğru ya! Üzgünüm, aklıma bir şey takılmıştı. O yüzden yeniden inceledim ama geri vermeyi unutmuşum.” Alda sandalyesini geri çekerek masadan kalktı ve raftaki dosyaya yöneldi. Sonra aklına başka bir şey gelmiş gibi masasının üzerindeki telefona eğildi. “Birkaç gündür işler çok yoğun. Aynı yerdeyiz ama bir türlü konuşamadık. Hazır buradasın. İçecek bir şeyler söyleyeceğim.” Birkaç numara tuşladı ve sonra onları silip son aranan numarayı aradı. “Çok zamanım yo-” “Benim odama iki soğuk kahve gönderin.” Telefonu kapattı ve “Ah, hadi ama! Daha geleli beş dakika bile olmadı.” dedi.
Sonra raftaki dosyayı alıp Ulrich’in önündeki sehpaya bıraktı. Ardından normalde yapacağı gibi onun yanına değil de karşısındaki koltuğa geçti. İşlerin çok zorlaşmamasını umuyordu ve bu yüzden o anlarda onun o kadar yakınında olmak istemedi. Göz göze geldiklerinde ikisinin de kesinleştirdiği şeyler havada mutsuz sonun melodisini çaldı.
Alda, onun ne olacağını anladığını anladı. Ulrich ise zaten olacakları bilme derecesinde anlasa da umutlarının geri döndürülemez şekilde son buluşunu görmüştü. Kafasını ‘yazık’ der gibi salladı. Alda artık saklanması gerekenlerin miadı dolduğundan ona karşı rol yapmayacaktı. Gözleri onu affetmesi için yalvarır gibi bakıyordu.
Merkez salondan ve ana laboratuvardan gelen iki büyük patlama duyuldu. Raftaki dengesi hassas olan bir iki biblo yere düşüp parçalandı. İkisi de şok içinde olmasalar da ayağa fırladılar. Alda, ona daha fazla bakamayıp gözlerini parçalanan biblolara çevirdi. Ulrich, artık Alda görmese de kırık kırık bakmıyordu. Artık gözlerinde sıcak duyguların kaybolmasından oluşan soğukluk vardı sadece. Sert bir sesle “Alda.” dedi. “Her şeye rağmen, seni ölünceye kadar seveceğim.” Alda onu görebileceği son zamanlar olduğunun yeni farkına varmış gibi şaşkınlıkla ona baktı. Tavandan tozlar ve küçük parçalar düşerken yere çöktü. Yüzünde planlandığı gibi dehşet ifadesi vardı. Ancak o sırada planları unutmuştu Alda. Şu zamana kadar belki de ilk kez hissettikleri yüzüne yansımıştı. Başkası görse fark etmeyecek şekilde bile olsa Ulrich fark etmişti. Bu sefer şok sırası ondaydı. Çatılı kaşları düzelse de hala biraz sert bakıyordu. Sonra Alda koridordan gelen sesleri fark edince az zamanı kaldığını anladı ve kendini toparladı. Muhtemelen merkezdeki ajanlardan birinin yerleştirdiği kamerayı hatırladı ve kendisini korkuyormuş gibi yere atıp başını sakladı kameradan. Binanın içinden saldırının sesleri gelmeye devam ediyordu. “Üzgünüm Ulrich. Başka insanlar olup başka hayatlar yaşasaydık bunun çok daha uzun sürmesini dilerdim. Diğer insanlar için değil belki ama sadece sana karşı üzgünüm.”
Ulrich kafasını salladı ve Alda’nın önüne geçti. Kapı kırılarak açıldı. “Oyununu oynayacağım.” Alda onun sesini son kez duydu böylece. Ve Alda’yı korumaya çalışır gibi onlara doğru gelmeye başlayan maskeli adama yumruğunu salladı. Alda odanın köşesine doğru sürünerek kaçmaya çalışırken başka uzun boylu bir saldırgan onu saçlarından tutup duvara çarptı. Bunu yaparken sürekli “Özür dilerim. Özür dilerim özür dilerim…” diye mırıldanıyordu. Alda, hali olmasa da tebessüm etti. “Sadece biraz zarar vereceksin. Bu zorunlu. Seni affetmem gereken bir şey yapmadın merak etme.” Bu sırada Ulrich ve odaya ilk giren saldırgan cephesinde durum ilginçti. İkisi de duygularla değil oyun gereği dövüşüyorlardı. Sonra bir an Ulrich yumruğunu boşa salladı bilerek. Ve diğeri artık bitiş vuruşunu yapmak için izin almış oldu. Uzun boylu çocuk bu sırada Alda’yı son kez duvara çarptı, içinden artık bitmesini isteyerek. Sonunda Alda’nın iç kanaması başlamıştı. Bu yüzden rahatlayarak rolünün gerektirdiğini yapmaya devam etti. Onu ortaya doğru fırlattı. Yanında da yine kötü durumda olan Ulrich vardı. Alda çığlık atarak ağlıyordu. Ardından iki yandan onlara ilaç enjekte edildi. Alda’ya kısa süre içinde kameraya göstermeden bir de panzehir yapıldı. Ulrich, Alda’ya doğru döndü zorlukla. İkisi de birbirlerini son kez görecekti. Ve gözleri birbirinden ayrılmazken Alda, Ulrich’in hareketsizleşen göğsünden öldüğünü anladı. Gözleri hala daha ondayken. Elini zar zor kaldırıp onları kapattı. Boğazından bir başka çığlık yükseldi. Çığlığı bedeninin hissettiği acıdan değil ruhunun duyduğu acıdan kaynaklanmıştı. Ve o da kısa süre sonra bayıldığından durdu.
sevgilerle...
Tepkiniz nedir?