DİANE'NİN LANETİ - BÖLÜM 2

DENİZ SARGUT

Nisan 18, 2022 - 02:38
 0
DİANE'NİN LANETİ - BÖLÜM 2

DIANE’NIN LANETİ BÖLÜM 2

 

Okulun bahçesinden içeriye girdiğimde ortalık her zamanki gibi gürültülüydü. Gerçeklikten kopuk sahte samimiyetler ortalıkta kol geziyordu. Birçok grup birbiriyle kaynaşmış gibi gözükse de bu durum sadece yüzeyseldi. İçten içe herkes birbirinden üstün olduğunu düşünüyordu. Ama ne yazık ki birçoğu bu üstünlüğü sağlayacak donanıma sahip değildi. Çoğu kişinin yetenekleri körelmiş, bitme noktasına gelmişti. Eski sihirbazlar efsanelerde kalmıştı. Bu durumu bir yana koyarsak tüm bu insanların hem fikir olduğu tek bir konu vardı. O da Altın Saraylılar… Kendileri dünyamızı yönetmiş eski bir ailenin soyundan geliyorlar. Karanlık günlerin yegane sahipleri… Güç uğruna yapmayacakları bir şey yok. Öyle ki adete acımasızlık kelimesinin suretine bürünmüşler. Uzun zamandır oynanan bu tatlı oyunu kabullenmiş gözükseler de bunun gerçek olduğuna pek inanan yok. Herkes onların zamanı gelene kadar rol yaptıklarını düşünüyorlar. Pek haksız da sayılmazlar. Ancak insanları ortak bir fikirde buluşturan konu bu değil. Onların dünyamızın geri kalanından apayrı ir dünya yaşamalarının hiç adil olmaması… Kraliyet soyundan geldikleri için istedikleri her şeye hemen sahip olabiliyorlar. Buna hiç eksilmeyen güçleri de dahil. Bu aile geçmişte ne yapmış olursa olsun bugün hala aynı statülerini korumaya devam edebiliyor. Hatta herkesin bildiği ama sadece kapalı kapılar ardında konuşulan bir söylentiye göre kendi bölgelerinde kara büyü yapmaya devam ediyorlar. Ancak nasıl oluyorsa günün sonunda hiçbir şey yokmuş gibi aramızda gezmeye geliyorlar. Onlarda bu durumun farkında. Ne olursa olsun herkes Thedora’nın kurallarına uymak zorunda. Uymayanlar ya da uymadıkları açığa çıkanlar bunun sonucuna katlanmak zorunda kalacaklardır. Eh, henüz eline asıl gücü geçirmeyen hiç kimse de bunun olmasını istemez öyle değil mi?

Sınıftan içeriye girmeden önce sınıf kapısından şöyle bir içeriye baktım. Burayı benim için yaşanılır kılan yegane insanlardan biri olan Keitha, tahtanın önünde durarak karmaşık bir matematik problemini çözmeye çalışıyordu. Benim güzeller güzel orman kızım bir dahiydi. Esmer bir teni ve gür kıvırcık saçları vardı. Doğanın o vahşi ve özgür kadınlarından biriydi. Ormanın derinliklerinde yaşarlar, eski dilde şarkılar söylerler ve doğanın sunduğunu insanlara çoğaltarak verirlerdi. Ancak son zamanlarda o da eskisi gibi değildi. İçindeki özgür ruhu neredeyse kaybetmek üzereydi. O güzel saçlarını bile sımsıkı tepeden toplar, sabahtan akşama kadar matematik – fizik problemleriyle uğraşırdı. Thedora’nın bize miras olarak bıraktığı şeylerden biri de buydu. Canımızı kurtarmak için ruhumuzu feda etmek zorundaydık. Eskiden onu daha iyi anlıyordum ama son zamanlarda içimde anlamlandıramadığım bir öfke vardı. Keitha’nın başını sorulardan asla kaldırmayacağını fark ettiğimde yanına giderek selam verdim. Bugün oldukça gergin görünüyordu. Hatta bana selam vermek yerine şikayet ederek konuşmaya başladı.

“Ah, bugün yine harika görünüyorsun tabi tüm gece problemlerle boğuşan sen değildin” dedi elini başına koyarak.

“Tüm problemlere rağmen sen de çok hoş görünüyorsun” dedim elimle tahtayı işaret ederek. Biraz yalan söylemiş olabilirim ama henüz bu yalanın rengine karar vermek için çok erkendi.

“Her neyse, nerede kaldın? Bir an için bugün hiç gelmeyeceğini düşündüm” dedi. Sanki öyle bir şansım varmış gibi.  Arada kaçaklık yaptığım doğruydu ama nedeni hiçte onların düşündüğü gibi bir şey değildi.

“Uyuyakalmışım” diyerek kendi sırama geçtim. Birazdan Leydi Sarah gelecek ve beynimizi işe yaramaz şeylerle dolduracaktı. Çantamın içinden eşyalarımı almaya çalışırken sağ çaprazımdaki gruba gözüm takıldı. Altın Saraylılar her zamanki gibi duvar köşesine geçmiş kendi aralarında konuşuyorlardı. Etraflarında dolaşan hava gibi onların bizden farkını ortaya koymaya yeterdi. Dört kişiydiler: Üç erkek, bir kız… İsimleri; Darian, Owen, Ulrich ve Kinsey’di. Gerçekten de isimlerine yakışır şekilde altın gibi parlıyorlardı. Kinsey’in beline kadar gelen altın sarısı saçları vardı. Burnu hep havadaydı. Kendi grubundan olanlar dışında hiç kimseyle muhatap olmazdı. Owen’ın her halinden Kinsey’e aşık olduğu ortadaydı. Ancak bu durumun Kinsey’in pek umrunda olduğunu düşünmüyorum. Ulrich ise grubun en eğlenceli adamıydı. Hatta bazen sınıftakilerle bile konuştuğu olurdu. Darian ise… Darian tam da şuan gözlerimin içine bakıyordu.

                                                                                                                                                                              DENİZ SARGUT

Tepkiniz nedir?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow

Denizdensesler Merhaba, ben Deniz Sargut. Türkçe öğretmeni ve yazarım. #denizsargut #denizdensesler