DİANE'NİN LANETİ - BÖLÜM 4 / DENİZ SARGUT - DENİZDEN SESLER

        İçimde yükselen korkuları bastırabilmeyi çok isterdim...

Mayıs 2, 2022 - 02:47
Mayıs 2, 2022 - 22:15
 0
DİANE'NİN LANETİ - BÖLÜM 4  / DENİZ SARGUT - DENİZDEN SESLER

                                                       DİANE'NİN LANETİ -  BÖLÜM 4

                  İçimde yükselen korkuları bastırabilmeyi çok isterdim. O an orada hiçbir şey yokmuşçasına durabilmeyi… Ancak gencecik bir kızın cansız bedeni havada asılı dururken bu pek mümkün değildi. Üstelik bu kız olabilecek en kötü şekilde ruhu çalınarak ölmüştü. Birinin ruhunu çalmak demek onun etiyle kemiğini birbirinden ayırmak demekti. Hatta çok daha fazlası. Birini öldürmenin en vahşi yollarından biriydi. Herkesin cesaret edebileceği bir iş de değildi. Birinin ruhunu çaldığınızda kendi ruhunuzda da onarılamayacak bir delik açardınız. Bunu ancak çizginin öteki tarafında olanlar, karanlığın en dibinde olanlar göze alabilirdi. Bu yöntem çok uzun zaman önce Altın Saraylılar’ın kendilerinden olmayanlara uyguladığı bir teknikti. Kendilerinden olmayanlara ve onlara istedikleri kehaneti vermeyenlere… Birinin ruhunu çalmak onlar için hem bir düşmanı alt etmek hem de kendi güçlerini arttırmak demekti. Bu yüzden de üç parmak izi karanlık dönemlerde oldukça popülerdi. Thedora’ya kadar…

               Gördüğüm korkunç manzaranın üstüne Darian ile çarpışmamız ben de şok etkisi yaratmıştı. İçimden bir ses bana “kaç” diye fısıldıyordu. Ben ise o sese inat edercesine yerimde durmuş onun gözlerinin içine bakıyordum. Aramızda görünmez, soğuk bir duvar vardı. Ancak o konuşup buzları eritmek yerine soğuk bakışlarıyla içimi kazıyordu. Sanki baktığı gözlerim değil de ruhum gibiydi. Her şeyi biliyormuşçasına sessizce bana hesap soruyordu.  Onun karşısında kendimi çok savunmasız hissediyordum. Tek kelime dahi etmeden bahçeye çıktığımda koridordan çığlıklar yükseliyordu. Fırtına öncesinin sessizliği dineli uzun zaman olmuştu. Artık kimse güvende olmadığını biliyordu ancak ben bundan emindim. Herkes bu vahşetten kimleri sorumlu tutması gerektiğini gayet iyi biliyordu. Ancak bu durum her zamanki gibi yine kapalı kapılar ardında kalacaktı. Çünkü henüz kimsenin başını kaldırmaya niyeti yoktu.

               Öğrencilerin neredeyse hepsi benim ardımdan bahçeye fırladı. Korkudan şoka girmiş yüzler git gide yükselen çığlıklara eşlik ediyordu. Gördükleri manzara, yüzyıllar öncesinde kalması gerekirken günümüze kadar gelmişti. Birçoğu geçmişte yaşanan bu olayları ailelerinden duyar ve bir efsane olduğuna kanaat getirirdi. Ancak bugün işlerin hiçte öyle olmadığını fark etmişlerdi. Onlar için bunu kabullenmek oldukça zordu. Benim için de öyle. Her ne kadar hatırlamak istemesem de daha önce de böyle bir durumla karşı karşıya kalmıştım. Üstelik o zamanlar yapayalnızdım. Hem yaşadığım korkunç trajediyi anlatabileceğim kimsem yoktu hem de çevrem insanlarla doluydu. Neden diye sormuştum kendime yalnızca. Bunu neden yaşadın? Aldığım cevaptan hiç hoşlanmadığım için de o konuyu sonsuza kadar kapattığımı sanmıştım. Meğer her şey buraya kadarmış. Şimdi ruhumdan dışarıya çıkmayı bekleyen her ne varsa giderek yükseliyor. Duygularımın taşmasından ve kendimi kaybetmekten çok korkuyorum.

               Riley’in beni kolumdan çekiştirmesiyle kendime geldim. Beni tutup kalabalıktan uzağa bahçenin tenha bir köşesine getirdi. Sonunda rahat bir nefes alabilmiştim. Ben kargaşaya uzaktan bakmaya daha alışkındım. Bu tarz durumların içine düştüğümde ne yapacağımı bilemiyordum.

“Kimlerin yaptığını biliyorsun değil mi? Bu sefer kolay kurtulamayacaklar” dedi sinirle.

“Hey, sessiz ol! Seni duyacaklar” dedim telaşla.

“İlk kez bu kadar büyük bir hamle yaptılar. Bu cesareti nereden alıyorlar?” dedi daha sessiz bir sesle.

“Onlar hanedan mensubu. Elini kolunu sallayan herkes onlara ithamda bulunamaz” dedim.

“Ben herkes değilim” dedi net bir şekilde. Doğru söylüyordu, değildi. Çok güçlü ve eski bir ailenin soyundan geliyordu. Ancak elimizde hiç kanıt yoktu. Biz yalnızca biliyorduk.

“Ben de en az senin kadar öfkeliyim. Ama burası yeri ve zamanı değil” dedim sözcüklerimin onu sakinleştirmesini ümit ederek.  Tam bir şey daha söyleyecekti ki Leydi Sarah’ın bahçeye çıkmasıyla tüm dikkatler ona çevrildi. Kendisi bize bu olay karşısında soğuk kanlılığımızı korumamızı, bildiklerimizi anlatmamızı ve olayın zanlısı bulunana kadar kendimizi korumamızı nasihat ediyordu.  Güvenli sınırlarla diye de eklemeyi unutmamıştı. Kendinizi güvenli sınırlarla koruyun. Kısacası Thedora’nın kurallarının dışına çıkmadan sihrinizi kullanın demişti. Ardından da hepimizi evlerimize gönderdi. Riley, eve dönüş yolunda bana eşlik etmek için çok ısrar etse de sonunda onu, buna ihtiyacım olmadığı konusunda ikna etmeyi başarabildim. Biraz yalnız kalmaya ihtiyacım vardı.

     Ağzıma takılan bir şarkıyı mırıldanarak eve doğru yürümeye başladım. Gözüm kalabalıkta ondan başka hiç kimseyi görmemişti. Şimdi de başka hiç kimseyi görmek istemiyordu. Bu yüzden de hiç oyalanmadan eve gitmek istemiştim. Tamamen kendim olabildiğim yere. Bir süre sonra arkamdan gelen ayak seslerini işittim. Biri bana yetişmeye çalışıyordu. Riley’in beni yalnız bırakmak istemeyeceğini biliyordum. Sitemkar bir gülümsemeyle ona döndüm. Gülüşüm yarım bir şekilde havada asılı kaldı. Karşımda görmeyi hiç beklemediğim biri vardı. Darian belki de hayatında ilk kez birinin ardından geliyordu.

                                                                                                                                                                     DENİZ SARGUT

 

 

Tepkiniz nedir?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow

Denizdensesler Merhaba, ben Deniz Sargut. Türkçe öğretmeni ve yazarım. #denizsargut #denizdensesler