Işık ve Karanlığın Savaşı

Zamanla ışığın kaçtıkça yaktığını, teslim oldukça ısıttığını öğrenirsiniz, hiç şüphesiz.

Haziran 17, 2022 - 23:13
 0
Işık ve Karanlığın Savaşı

Bir güneş ışığı süzmesi içeri girdi. Onun etrafındaki kuş kanadı gibi narince yaptığı dans, birileri için kabaca uyandırılmak demekti.

Sudan incelmiş, güçsüz kalmış kapaklar bu narin ışığa karşı direniş sergilemeye çalışmış, yüreğinden ruhuna geçen yanma hissini sahiplendiğini fark ettiğinde pes etmek durumunda kalarak açılmıştı.

İş, açılmakla bitecek gibi görünmüyordu; çünkü görünmüyordu.

Karanlıktan tutulmuş, kırmızılar tarafından sarılmış bu gözler, ışığın içeriye girmesiyle, narin dansını burada devam ettirmek istediğini hissetti.

Hızla kapanan kapaklar, gece mavisinde bir denizi yaratan gözlerinden şaşılacak şekilde gelen damlalar ile kurumuş dudakları açılarak, "Of! Of!" demesine sebebiyet vermişti.

Oysa yüreği ile ruhu arasında gezinen ışık süzmesi ona, "Of değil, af," diye fısıldıyordu. Bu ise onda garip bir yürek ağırlığı oluşturuyordu.

Tam sol tarafında taş dese taş değil, yılan dese yılan değil; kara delik taşıyordu adeta. Elini oraya koyduğunda, içeri çekilmesinden korkarak geri çekmek mecburiyetinde kalıyor, bu ağırlığın önce ruhunu ardından da bedenini ezmeye başladığını fark ediyordu.

Fakat ne ağırlığı ne ezilmeyi ne de huzursuzluğu gidermek için çabası yoktu. Artık, yoktu.

Kafasının altındaki yastığı kendi elleriyle çekmesine rağmen, boşluğa düşen kafası onu bir anlığına duraklatsa da ellerindeki yastığı kafasının üzerine kapatarak; dün gece kaçabilmeyi dilediği o karanlığı kendi yaratmıştı şimdi.

Işık bu sefer kaybetmiş olsa da bir gün kazanacağını biliyordu. Çünkü ışığın yanıklarından herkes kaçar, kaçar ve bir gün elbet teslim olurdu. Zamanla ışığın kaçtıkça yaktığını, teslim oldukça ısıttığını öğrenirsiniz, hiç şüphesiz.

Bu yüzden ışık, yüzünde beliren ince ve yine narin tebessümünü birkaç kuşun cıvıltısı ile sunmuştu bile çoktan.

Bu tebessüme karşılık bir sinir ortaya çıkmış, yastığının uçlarını kulaklarını kapatacak şekilde katlamıştı bile elleri sertçe.

Ellerinin sertliği, ışığın doğasına zıtlık kurma arzusuyla bu hale geldiği gibi, yine bu arzuyla kendine zarar vermeye engel olamamıştı.

"Of, yeter ya!" diyerek öylesine savuşturulan yastık yüzünden, yatağa yapışık komodine sertçe çarpan ve oldukça tok bir ses çıkaran el; karanlığın ışığın tebessümüne karşı olan susturma denemesiydi.

Denemesiydi çünkü ışık biliyordu ki, bu susturma şekli sayesinde ışığa geliş yollarına birer kestirme ekleniyordu. Sadece bir müddet daha sabretmesi gerekiyordu bu altı boş olan, içi can yakan ve üzeri örtülen susturma şekline karşı.

"Ah!"

Ağızdan istemsizce etrafa yayılan ve büyük ölçüde etki yaratan ses, önce ışığa bir işaret olarak, tekrar narince dans etmesine vesile oldu.

Ardından ise karanlığa bir uyarı olarak, taşları kıracak olan suyun kaynağına örtü örtünmesine sebep oldu.

Her iki tarafında oldukça çekişmeli olması beklenen bu savaşta, ışık nedensizce bir sakinlik, dinginlik ve nezaket içerisindeydi.

Karanlıksa tam tersiydi. Tüm silahlarını karşıya yöneltmiş, öfke ve hiddetini kullanmaktan çekinmiyordu.

Belki de kaybetmesine neden olan da buydu.

Hiçbir karanlık silahı beyaza doğru yöneltmekten çekinmeyişindendi...

Çünkü ışık yani beyaz, kendini karanlığa yöneltmekten ve değmekten oldukça çekiniyordu. Galiba karanlıkta bunu bir silah misali korku olarak kullanıyordu, ışığa karşı.

Peki yine de ışığın bu kadar sakin, dingin ve nezaket içinde olmasının nedeni neydi?

Kim bilir... 

Tepkiniz nedir?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow