Ölümün Pelerini Bölüm 2

Ölü bedenlerin karanlığa hapsolması en büyük ceza mıydı yoksa bu ceza sadece bana mı özeldi? ..

Mayıs 10, 2022 - 14:35
Mayıs 11, 2022 - 07:39
 0
Ölümün Pelerini  Bölüm 2

                                                             KAVUŞMA

 Ölü bedenlerin karanlığa hapsolması en büyük ceza mıydı yoksa bu ceza sadece bana mı özeldi?  Tanrı açmayacaktı belki bana kollarını ama bu ceza ile de sınırlı kalmayacaktı.

 Hak etmiştim belki tüm cezaları ama görmemiş miydi tüm çektiğim acıları, yaşadıklarımı Tanrı? Yaşarken açmamıştı bana kollarını ama ben yine de ona kollarımı açıp gelmişken bu muydu karşılığı?

 En büyük korkum karanlıkken neden şimdi hapsolmuştum buraya? Ölüm son vermeyecek miydi korkularıma oysaki?  Korkularımla yüzleşeceksem kalırdım hayatta, her şeye yeniden devam ederdim. Kurtulmak için kaçmamış mıydım zaten yaşadıklarımdan?

   Sorularımı karanlığa gömüp hareket etmek istedim ama kuş tüyü kadar hafif hissettiğim bedenime bu isteğimi yaptıramadım. Nerede olduğumu merak edip etrafa bakmak istedim ama karanlık bana yardımcı olmuyordu. Her bakmaya çalıştığım yerde birer birer korkularımı gördükçe daha da ürktüm. 

Gözlerimden istemsiz yaşların aktığını hissediyordum. İçimdeki korku volkanı patlamak ister gibi tüm feryatlarımı serbest bıraktı ama hayır dudaklarım arasından hiçbir ses özgürlüğüne kavuşmadı, kavuşamadı. 

Bir anda yer yarıldı da uzandığım yerden aşağıya savruldum. Boşlukta süzülmeye başladıkça kulaklarımı tok bir ses kapladı. "Hayat önüne mucizeleri dolaylı yollarla sunacak. Sabret! Savaş!"     Ses kesilince sert bir yere çarptım ve canım çok fazla yandı. 

Ciğerlerim sanki havaya muhtaç gibi içini derin bir nefesle doldurdu. Rahatlamam gereken yerde ciğerlerimin yanması ile şiddetlice öksürdüm. "Hasta uyandı!" Duyduğum bu ses ile algılarım yeniden aktifleşti. Bir el sırtımı, diğeri de başımı kavrayıp yattığım yerden dikleşmemi sağladı. 

Gözlerimi olabildiğince yumdum, yeniden karanlıkla yüzleşmek istemiyordum. Dudaklarıma değen soğuk cam ile ağzım aralandı ve dudaklarım arasından içimi ferahlatacak hayat suyu girdi. Suyu yutmak için beynimden bir komut bekliyor ama yapamıyordum. Dudaklarımdan çeneme doğru su yavaş yavaş yolunu değiştirdi. 

Naif bir ses suyu yutmam gerektiğini söylüyor ama ben yine de yapamıyordum. "Yutkun!" Aynı ses kulaklarıma yeniden ulaşınca beklediğim emir buymuş gibi suyu yutmaya başladım. Boğazımdan geçen su beni rahatlatırken istemsiz bir şekilde sevinmiştim. Bu ses Tanrı'ya aitti ve Tanrı bana her şeyi kolaylaştırıyordu. 

Tok ve kalın bir ses bulunduğum yeri hakimiyeti altına almıştı. "Gözlerini neden hala açmadı? 1 hafta oldu."  İlk birkaç saniye sessizlik sürdü daha sonra yeniden naif bir ses kulaklarımı kapladı. "Hastamız yeni yeni kendine geliyor, zamanla eski sağlığına kavuşacak." 

Lütfen korktuğum şey olmasın, lütfen şu an Tanrı'ya kavuşmuş olayım. "Çıkın odadan." Önce bir emir verildi, daha sonra sessiz sedasız odadan çıkış sesleri.Gözlerim merak içinde açılmayı beklerken korkularım daha çok kendini belli ediyordu. 

Ya cennetin kapıları şu an benim için açılmıştı ya da Tanrı beni cennetine layık görmeyecek kadar yaşatıyordu. 

Tepkiniz nedir?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow