Tenebris (Giriş - Sonbahar Gelirken)
Tüm bunlara rağmen işin aslında savaş Terra'ya ölümden başka bir şey getirmemiştir.
Savaş , barıştan önce gelir ama savaş barışı getirmez. Huzur ve mutluluğa duyulan hasret bahanesiyle gizlenen kin ve öfke , barış adına girilen savaşları doğurur. Kusurumuzu ihtiyaçlarla kapatır , zaman zaman da suçu kul olmakta bulur türümüz. Tüm bunlara rağmen işin aslında savaş Terra'ya ölümden başka bir şey getirmemiştir. Katiplerin anlattığı hikayeleri dinleyen gençlerin kabuslarında yeniden doğar. İlk nedeni bilinmese de asırları süsleyen bir savaştan bahsedilir. Tarlalardan kılıç ve kafatası hasat edildiği , günebakanların boynunun bir türlü düzelmediği , gökyüzünün kızıla büründüğü ve yer yer kanın sağnak sağnak yağdığı bir dönem. Masumlar ölüyorken tarafların artık iyice inceldiği ve sırf öldürmek için öldürenlerin doğduğu bir yer olmuştu Terra.
Hayatta kalan çiftçilerin "Kıyamet geldi." dediği bir gün taraflar , bu karanlığa son vermek içi meydana çıktılar. İki taraf da kibirlerini bir köşeye atamamış ve bir galip belirlemek için son kez ordularını toplamıştı.
Savaş ; barışa mazeret olmaktan çıkmış , sadece var olmak için var olmuş ve tüm Terra'ya gerçek yüzünü göstermişti.
Tarafların komutanları son kez meydana çıktı. Pugnator , at üzerinde mızrağını son kez çekti. Düşmanlarının kanıyla kızıla büyünmüş zırhı atı zorlasa da şahlandı ve mızrağı ile göğü yardı. Mızrak yetersizlikten besleniyordu. Tüketiyor ve kişiyi amacı uğruda her şeyi yapabilecek hale getiriyordu ancak tatminsizliği asla aşamıyordu. Mızrağın esiri bir süre sonra sadece ölmek için öldürüyordu. Yetersizlik duygusunun acınası haldeki dışa vurumu. Viator , uzun kılıcı görenleri dehşete düşürüyordu. Son verdiği her ömürle daha da uzamış gibi görünürdü askere. Bir savurmasıyla birlikleri dağıttığı söylenirdi. Kılıç ,sahibinin öfkesi ile besleniyordu. Bedeni tüketen bu his kılıcın beden üzerindeki hakimiyetini sağlıyordu. Bir süre sonra kişi öldürmek zorunda olduğu için değil bundan zevk aldığı için öldürüyordu. Bu ağır ve uzun kılıca rağmen hızından ödün vermezdi. Bu iki heybetli ölüm elçi son kez karşı karşıya geldiler. Askerlerin bir kısmının gözünü kan bürümüşken çoğunluk ne olursa olsun kıyametin geldiğini düşünüyorlardı. Sonbahar rüzgarları esmeye başlamıştı.
Çarpışmalarıyla toz dumana karıştı. İki güçlü aslanım birbirlerini bir türlü devirememesi gibiydi. Yüzleri , akan kanlarıyla temizlenmiş ; yorgun düşmüş bedenlerini ayakta tutan tek şey ise hırsları olmuştu. İki aslanda son kez köşelerinden yükseldi . Son gelirken araları bir ışıkla bölündü. Gök asırlar sonra temizlendi ve Deus indi yere semadan.
------
Kinlerinin esiri olmuş bu iki ruhu ayırdı ve ilahi gücüyle Terra'yı temizledi. Sonra iki lidere döndü. Ürküten bir ses ile şunları söyledi:
—Siz kirlisiniz. Soyunuz da kirli olacak. Zira arkanızdan gelenlerden bazıları vardır ki sizin evladınız olmaları için kan bağına gerek yoktur. Ruhlarınız günahkar , silahlarınız ve bedenleriniz lanetlidir. Nihayetinde ölüm, öldürdüklerinizin ruhunu huzura kavuşturacaktır.
İki lideri de elleriyle göğe kaldırdı ve boyunlarını kırdı. Savaş yaralarında akan kanlar yere değdiğinde çiçekleri açtırdı. Terra bu varlıkta huzuru bulmuştu. Deus Terra halkına armağanlarda bulundu.
Bunların ilki suydu. Su , Terra'yı temiz kıldı.
İkinci armağan Videns'di. 8 kişi seçti ve bu kişilere su aracılığıyla büyüyü bahşetti. Onları Terra halkını korumakla sorumlu kıldı.
Üçüncü armağan Caesar'dı. Terra halkında temiz birisini seçti ve ona Terra'yı yönetme yetkisini bahşetti. Su ona güç , hayat ve insanlık verdi.
Terra hızlı bir toparlanma sürecine girdi. Kralın önderliğinde Terra barış ve huzurun hükümdar olduğu bir diyar oluyordu. Katipler tüm bunları kaydetti. Bazıları ise bu varlığı tanrı bildi. Katipler onlara "Fides" dedi.
Savaş ölümü getirir. Kaybedince kaybedilene karşı hasret doğar. Savaş durumunda kaybedilen barıştır. Yokluğunda varlığına duyulan hasret büyür. Savaşlar barış uğuruna veya bahanesiyle yapılır ancak çoğunlukla ölüm ve hüzünden başka bir şey getirmez. Barış vasıtasıyla ulaşılması istenilen huzur ise şahsın en temel yaşam gereçlerinden biridir.
Kişiyi bu ümit hayatta tutar ancak toplumlar bu amaç uğuruna kendilerine önderlik yapacak bir lidere ihtiyaç duyarlar.
Terra için bu önder Caesar'dı. Caesar ; gücü eline aldı ve Terra'yı , o arzulanan barış ve huzurun diyarı haline getirdi. Terra'nın kalbi olan Urbs'u kurdu ve diyarı buradan yönetti. Katipler ise Urbs'un hemen dışında kurulan Digit'e yerleşti ve buradan tarihe şahitlik ettiler. Bu barış ortamı yüzyıllar sürdü. Suyun gücü sayesinde Caesar ve Videns'ler bu süre boyunca hayatta kaldılar.
Geçen uzun zamanın ardından suyun yerini bilen nesillerin ömür mumları söndü. Sadece bazı Katiplerin ellerinde bulunan eski belgelerde suyun yeri yazıyordu ancak onlarda bu bilgiyi saklamayı tercih ettiler. Caesar'da bu konuda Katiplere hak veriyordu. Zira Pusnator'un ve Vintor'un neslinin kinini hissedebiliyordu.
Barış , geçmişin kini geleceği tehdit edene kadardır. Nihayetinde topraklar kanla sulanır. Ölüm , yaşamın kıymetini bilmemiz içindir ve intikam duygusu bedeni tüketen bir zehirdir.
Caesar bundan dolayı şüphe ve korku içindeydi ve haklıda çıkmıştı. Kendilerine "İnfectus" diyen bir örgüt Caesar yönetimine karşı baş kaldırdı. Deus'u şeytan ve Pugnator'u şehit olmuş bir kahraman bildiler ve kendisinin getirmek istediğine inandıkları düzeni Terra'da mutlak kılmak istediler. Gücün sudan geldiğini biliyorlardı bu yüzden Digit'i ateşe verdiler. Caesar duruma müdahale etmek için Digit'e mitleri gönderdi. İrili ufaklı çatışmalar haftalarca sürdü ancak hiçbir taraf üstünlük kuramadı. Bu süreçte bir sürü Katip hayatını kaybetti ve onlarca kaynak yok oldu. Deus'un Terra'yı cezalandırdığını düşünen Fides'ler irili ufaklı topluluklar halinde Urbs'u terk edip Montes'in yüksek dağlarına yerleştiler.
Sonbahar sert rüzgarlarıyla Terra'da iyice kendini hissettirmeye başlamıştı. Haftalar ayları getirdi ancak çatışmalar bitmemiş , daha da şiddetli bir şekilde Urbs'a taşınmıştı. Urbs'ta yaşayanlar sık sık güne çatışmaların gürültüsüyle uyanıyordu. Katiplerin çoğu İnfectus tarafından katledilmişti. Kalan az sayıda kişi de kurtarabildikleri kadar kaynakla güvenli yerler aramaya çalıştılar ancak başaramadılar. Biliyorum çünkü ben İnfectusların elinden kurtulmayı başarmış ve sonbaharda hayatta kalmış son katibim. Vazifemi yerine getiriyor ve artık sadece hüznün yetiştiği bu toprakların tarihini "Tenebris" adını verdiğim bu kitaba yazıyorum. Yaşadıklarımın ve yaşayacaklarımın benden sonraki nesle ders olması ; belki de ufak bir ihtimal dahilinde bile olsa , bir yolu bulunması durumunda Terra'yı kurtarmalarında işlerine yaraması ümidiyle yazıyorum. Zira yaşananlar karşısında , kişiyi ayakta tutan umut duygusunu bende sağlayan tek şey bu düşünceler.
Urbs'un geniş bir sokağında ; Mitlerin ve İnfectusların girdiği büyük bir çatışmanın ortasından , bir videns tarafından son anda kurtarılıp saraya götürüldüm. Caesar'ın huzuruna çıktım ve orada öğrendim. Ben hayatta kalan son katiptim.
Sarayda özel olarak korumaya alındım. Tenebris'i de işte o günlerde yazmaya başladım. Üzerlerinde tehdit edilebilme ihtimalime karşın eşim ve daha bebek olan oğlum , Terra'da ki en güvenli yerlerden biri olan Ultima'ya yerleştirildi. Günler giderek zorlaşıyor , çatışmaların sıklığı artıyordu. Artık Terra'da barıştan eser kalmamıştı. Huzur , tekrardan hasret duyulan olmaya başlamıştı. Mit ve İnfectus grupları arasındaki çatışmalardaki dengenin bozulması ise çok uzun sürmeyecekti. İnfectuslardan bir kaçının suyun yerini bulduğuna dair duyum alan bir mit bölüğü gizlice onları takip etti. Hayatta kalan ve saraya ulaşmayı başarmış son askerin anlattıklarına göre bir şey , onlar ulaşmadan tüm İnfectus üyelerini öldürmüş. Arkadaşlarının çığlıkları arasında canını zor kurtarmış.
Aradan 2 gün geçti. Caesar ve Vidensler zayıf düşmüştü. Gökyüzü kararmaya başlamış ve rüzgâr kanın kokusu taşıyordu. En sonunda sonbahar geldi.
Urbs , Terra'da daha önce görülmemiş canlıların saldırısına uğradı. Gördükleri tüm canlıları vahşice öldürüyorlardı. Mitler şehrin sokaklarında halkı korumaya çalışırken bir yandan da Vidensler halkı Ultima'ya tahliye etmeye çalışıyordu. Büyük bir grup sarayın kapılarına dayandı , sanki Caesar'ı istiyorlarmış gibi. Sarayda bulunan iki Videns saray ahalisinden kurtarabildiklerini Ultimay'a gönderdi. Artık sarayda, taht odasında sadece ben , Caesar ve iki Videns vardı. Yaratıklar taht odasının kapısını zorluyordu ve içeri girmeleri an meselesiydi. Caesar , uzun zamandır sakladığı bir silahı çıkardı. Pusnator'un mızrağı.
Ben olanlara anlam veremiyordum. Kafamda bin bir düşünce , panik ve korku içerisindeydim. Artık belliydi. Taht odasının kapısının kırılmasına saniyeler kala Videnslerin bir bana döndü. Bir geçit açtı ve "Tenebris'i koru" deyip beni geçide itti. Taht odasını girişlerini gördüm ve kendimi Desert'da buldum.
Terra ; uzun bir yazdan sonra sonbaharı o kadar şiddetli yaşamıştı ki , o gölgesi güven veren ağaçların yaprakları doğmamak üzere ölmüş olabilirdi. Huzursuzluğu taşıyan rüzgar artık Urbs'ta akan kanların kokusundan başka bir şey getirmiyordu.
Sonbahar , tüm çiçekleri soldurmuştu.
Günlerce Ultima'ya ulaşmaya çalıştım.
Sıfır erzak , haritasız ve pusulasız neredeyse ölüyordum. O kafile ile karşılaşmam gerçekten büyük şanstı. Bana yolu gösterip erzak verdiler. Sorduğumda Ultima'dan keşif yolculuğuna çıktıklarını ve Urbs'a gittiklerini öğrendim. Gitmemeleri için çok dil döksem de ikna edemedim. Sonuç olarak yollarımız ayrıldı. Ben bir hafta sonra Ultima'ya varmış , eşim ve çocuğuma kavuşmuştum ancak o kafileden bir daha haber alınamadı.
Yaşananlarda binlerce kişi ölmüş ; birçok çocuk yetim , öksüz kalmıştı. Şuan bu satırları yazarken daha yeni yürümeye başlamış oğlum ve sonbaharın etkisini üzerinden atamamış eşim yan odada uyuyorlar. Şimdilik onların yanında duracağım ama bir gün yola çıkmam gerektiğini biliyorum. Tenebris'i tamamlayacak ve başaramamam durumunda Terra'yı kurtarma yolundan gidecek yeni kişilere bir yol haritası bırakmış olacağım. Bunu ben yapmazsam kimse yapmaz. Tek dileğim Terra'nın eski barış dolu günlerine dönüşünü biricik evladım ve eşimle görmek.
Ölmemeliyim.
Tepkiniz nedir?
Beğen
1
Beğenmedim
0
Sevdim
0
Eğlenceli
0
Sinirli
0
Üzgün
0
Vay
0