Uğursuz

Sıfır dört

Nisan 13, 2022 - 21:50
Nisan 14, 2022 - 08:27
 0
Uğursuz

Dört


İnsan yalnız doğar yalnız ölür. Belirli bir yaşa kadar bakılır sonra bırakılırsınız. Ölünce bile tabutu taşımak için dört kişi gerekir. Dört kişi, o bile zor.


Hava soğuk, yıkık bir binanın içinde ısınmaya çalışan saf, masum bedenler. Terkedilmiş, yok sayılmış küçük bedenler. Biri kağıt toplayarak, biri üzerindeki yırtık kıyafeti ile yardım toplayarak, biri ne yapacağını dahi bilmeden yaşamaya çalışıyor. Sokakta görünce bakışlarınızı kaçırdığınız bu çocuklar, hayata tutunmaya çalışıyor. Bir daha düşünün.


Genç kız, üzerine örtülen battaniye ile açtı gözlerini. Karşısındaki adamı, küçük çocuklara yardım ederken görmüştü. Yine de zarar vermeyeceğinden emin değildi. Herkese karşı şüphe ile yaklaşıyordu. Çocuklar hariç. Onların korunmaya ihtiyacı vardı.


-Sende mi düştün bu çukura?


Cevaplamadı. Tek yaptığı battaniyeye sarılmaktı. Adam üstelemek istemedi. Kucağındaki poşetleri kızın yanına bıraktı. 


-Bak burada giyecek, yiyecek var. Elimden bir tek bu kadarı geliyor, üzgünüm. Yine gelirim ama olur mu? 


Gerçekten üzgündü. Hasta annesine bakmakla birlikte onlara de elinden geldiğince el uzatıyordu. İçi huzursuzdu, hangi birine yardım eli uzatabilir ki, çoklardı. Adam ayaklandı, yorgun bakışlı kıza son kez bakıp binayı terk etti. Kız ise anında cama yönelmişti, gittiğinden emin olmak için. Adam bindiği aracı çalıştırarak oradan uzaklaştı. Kız rahatlamıştı. Ona bırakılan poşetleri kurcaladı. Giydi, yedi, içti. Kısa süreliğine de olsa rahatlayabilirdi. Çünkü ona da yardım eli uzatan biri çıkmıştı. 


—————

•Dört gün sonra•

Yeni bir gün, yeni umutsuzluk ve yeni macera. Hasta, ağrılı bir vücut, şiş ve çökük gözler, aç bir mide ve titreyen beden. Kız, üşüyen bedenini zor da olsa harekete geçirdi. Kaldığı katın alt katında çocuklar kalıyordu. Yanlarına gittiğinde hepsini yere çökmüş vaziyette buldu. Hepsinin elleri yüzlerinde ağlıyorlardı. Birkaç adım daha attı ve gördüğü manzara onu ürkütmüştü. Yerde cansız bir beden yatıyordu. İçini korku kapladı genç kızın. Daha önce canlı şahit olmamıştı böyle bir duruma. Büyük bir şoka girmişti. Aldığı nefes boğazında düğümlendi. Gözyaşı hazırda bekler gibi usulca akmaya başladı. Kim sorumlu tutulacaktı?


Yaşadığı onca olaya karşı tepkisini bir şekilde koruyan kız, bu sefer koruyamadı. Duvara çöküp hıçkırarak ağlamaya başladı. Çok kasmıştı kendini. Eli kolu bağlıydı. Kendine bile bakamıyordu. Yazık değil miydi, günah değil miydi? Bunu hak edecek ne yaptı o çocuk? Yaşayacak çok güzel şeyleri olması gerekirken hayatı kimsesizlerin arasında son buldu. 


Dizlerine dokunan minik ellerle kaldırdı başını. Buğulu gözlerini eliyle sildi ve ona dokunan kız çocuğuna baktı. Gözleri kıpkırmızı olmuştu ağlamaktan. 


-Abla, bizim sonumuz da böyle olur mu? Korkuyorum, ben annemi istiyorum. 


-Çok üzgünüm küçüğüm, çok.


İki küçük kız birbirlerine sarılarak ağlamaya devam ettiler. Korkuyorlardı, en ufak sesten, karanlıktan, ölümden, insanlardan. Korkunun ecele faydası var mıydı, yoktu. Bu hayatı onlar seçmemişti. Onlara bu kötüğü yaşatan aileleriydi. En büyük günah onlarındı. Bedeli ağır bir günah.

Tepkiniz nedir?

Beğen Beğen 1
Beğenmedim Beğenmedim 0
Sevdim Sevdim 1
Eğlenceli Eğlenceli 0
Sinirli Sinirli 0
Üzgün Üzgün 0
Vay Vay 1
Creamisim İnstagram-heyitshavva