Uğursuz
Sıfır dokuz
On
Sessizliğin içindeyim,
Çok karanlık bir yerdeyim.
Uzat bana ellerini,
Korkuyorum, derindeyim.
Acı çekmek nedir? Küçükken bisikletten düşüp dizini incitmek mi? Top oynarken düşmek mi? Bunların hiçbiri gerçek acıyı tarif bile edemez. Gerçek acı, anneni kaybetmektir. Sevgisizliği dibine kadar hissetmektir ve her karşına çıkan kişi de sevgiyi, değeri aramaktır. Bir insan annesini kaybettiğinde, kendi dünyasını da kaybetmiştir.
Eslem, annesi ile bir tane bile güzel anı yakalayamamıştı. Annesi ile saklambaç oynardı küçükken. Anne, korkunç bir ebe kızı ise masum bir oyuncuydu. Her sobelendiğinde sonu kötü biterdi. Oysa ki, sobelenmemek için çok dua ederdi. Neden kabul olmadığını da bir türlü anlayamazdı. Bir yerde hata yaptığını düşünürdü hep. Annesi ile yakalayamadığı güzel anları babası ile yakalamak istiyordu artık. Ailenin ne demek olduğunu bilmek, hatırlamak istiyordu. Dışarıdan bakıldığında olgun bir kız gibi dursa da, içinde bir çocuk büyütüyordu. Yeniden kaybedemezdi..
1 Ay Sonra
Babasına isteğini söylemesinin üzerinden tam bir ay geçmişti. Yeniden başlamak için tek şansları vardı. Geç kalınan her şeye yetişmek için tek şans. Babası, bunu şimdilik güzel değerlendiriyordu. Kızını ve iki küçük çocuğu kira da kaldığı evine getirmişti. Evde yeni düzeni az da olsa oturtabilmişlerdi. Küçük çocuklar çok sevinçlilerdi. Birilerinin onlara sahip çıkması mutlu ediyordu.
Eslem'in içinde korku vardı. Sanki her an yeni yakaladıkları mutlulukları bozulacak gibi geliyordu ona. Belli etmemeye çalışıyordu. Bir yandan ise aklı Ömer abisindeydi. Annesini kaybetmişti o da ve cenaze işlemleri için memleketi olan Manisa'ya gitmişti. Onun bu hayata tutunmasının tek sebebi annesiydi. (Kalp krizi nedeni ile kaybetmişti.) Kimsesiz değildi Ömer. Üç tanr güzel kardeşi vardı. Hayatının geri kalanını onlara adayacaktı. Mezar başında annesine verdiği söz buydu.
———————————————————
-Kızım ben çıkıyorum. Allah'a emanet olun. Bir şey olursa ara ev telefonundan tamam mı?
-Tamam, dikkatli ol.
Babasını işe yolcu ettikten sonra çocuklara bakmak için odanın kapısını araladı. İkisininde keyfi yerindeydi. Ellerinde çikolata, çizgi film seyrediyorlardı. Onların bu güzel haline iç çekip salona geçti. Ömer abisinin numarasını tuşlayıp aradı. Bir çaldı, iki çaldı, üç çaldı fakat açmadı. Israrcı davranmak istemediği için kapattı telefonu. Nasıl olsa geri dönüş yapardı. Koltuğa oturmasına ramak kala kapı çaldı. Delikten baktığında annesinin olduğunu gördü. Açmak ve açmamak arasında kararsızdı. Açmaktan başka şansı yoktu farkındaydı. Evde yokuz numarasını yapamazdı.
-Kapının arkasında beklediğini biliyorum.
-Diğer tarafta sen olunca insan korkuyor. Tereddütte kaldım.
-Bu sefer korkutmaya gelmedim emin ol.
-Değilim.
-Korkundan içeriye almayacaksın herhalde.
-Senden korkmuyorum.
Dedi ve kapıyı açtı. Geçmesi için kenara kaydı. Kadın, karşısında cesaretli birini görmeyi beklemiyordu. Kızın soğukkanlılığını hissetmişti. Bakışlarından anlaşılıyordu. Salona geçerken şaşkınlığını gizleyemedi.
-Kısa sürede iyi yerleşim. Baban nerede?
-Ne istiyorsun?
İki göz de birbirine nefret ile bakıyordu. Çekilen acılar farklı, istekler aynıydı aslında. İki tarafta aile olmak istiyordu. Biri korkusuna diğeri ise aşkına yenilmişti. Kendilerini kontrol edebilselerdi, kendilerine güvenebilselerdi farklı olabilirdi her şey. Bir yuvanın yıkımı bu kadar kolay olamazdı hem.
-Asıl sen neyin peşindesin? Bir sonraki planın ne?
-Bir sonraki? İlk planım neymiş?
-İlki, sevdiğim adamı elimden almaktı. Tebrikler, başarılı oldun.
-Sen gerçek bir ruh hastasısın. Ben senin karnındaydım be, nasıl bunu planlayabilirdim? Beni aldırmayıp doğuran sensin. Asıl sana tebrikler hayatımı mahvettin.
-Bizi bu hale getiren sensin. Sen olmasaydın ailem dağılmayacaktı. Biz savrulmayacaktık böyle.
-Aldırsaydın öğrendiğin an. Ne dememi bekliyorsun? Vücudum da tek sağlam yer bırakmadın. Merdivenden yuvarlandım, çıplak halimle soğuk havada iki gün kapının önünde bıraktın, sopayla dövdün. Sen, doğar doğmaz bana hayatın acımasız olduğunu gösterdin. Sen daha da acımasızsın.
İki küçük çocuğun odadan çıkıp yanlarına gelmesi ile susmuştu. Onların yanında konuşamazdı.
-Siz niye çıktınız? Hadi gelin başka bir çizgi film açayım size.
-Biz korktuk. Bağırıyordun sen.
-Korkmayın, sadece konuşuyorduk. Bağırma yok.
Çocukların elinden tutup küçük odalarına geri götürdü. Geri döndüğünde ise daha sakin bir tonda konuşuyordu.
-Daha fazla sorun çıkarmadan git artık.
-İstediğini alamayacaksın. Kocamı yeniden almana izin vermem.
-Tek isteğim sıcak bir yuva. Beni seven, önemseyen bir ailem olsun istiyorum. Neden bir kez de benim açımdan bakmıyorsun?
-Yuvaymış, hadi oradan. Ne zaman keseceksin bu masum kız ayaklarını. Seni dövdüğümde bile bir başkasına gider hemen ağlardın. Hala öylesin.
-Canımı acıttığın bir kez olsun aklına gelmedi mi? Sen bir çocuğa, kendi çocuğuna neler yaşattın hala idrak edemiyor musun? Nasıl bir zihniyete sahipsin, nasıl bir insansın sen ya?!
Eslem, çocukları korkutmamak için sakin kalmaya çalışıyordu. Bu kadın biraz daha burada kalırsa elinden bir kaza çıkacaktı.
-Defol git, defol. Asıl ben senin hayatımı mahvetmene izin vermeyeceğim. Sen aslında zayıf bir kadınsın. Gerçekleri hazmedemeyip, öfkesini masum birinden çıkaracak kadar zavallısın. Önceden olsa evet, korkardım. Şimdi, sana sadece acıyorum. Benden aldığın ne varsa hepsinin en güzelini yazacağım. Senin yaşayamadığın ne varsa ben yaşayacağım.
Ağır ve uzun konuşmanın ardından kadının gözüne korkusuzca bakıyordu. Başı dik, eli kapıyı gösteriyordu. Kadının cevap vermesine izin vermeden kolundan tutup dışarı attı. Kapının kapanması ile yere çökmesi bir oldu. Bacakları titriyordu. Kollarını kavuşturdu, başını dizine yaslayıp saymaya başladı.
-Bir, iki, üç, dört, beş, geçecek. Geçireceğim. Sakin ol, sakin. Az kaldı geçecek.
Kapı sesi duyduğu halde başını kaldırmadı. Bir ileri bir geri sallanıyordu. Çocuklardan biri elinde bir bardak su ile ablasının yanına geldi. Suyu yere indirdi ve küçük elleriyle elini tuttu.
-Sana su getirdim. Gelirken birazcık döktüm ama bak dolu hala. Hadi iç abla, korkuyorum.
Başını kaldırıp kardeşine baktı. Yalancı bir tebessüm ile yerdeki suyu alıp içti. İşte, kardeşlik böyle bir şey. İki, üç ay öncesine kadar birbirlerine yabancılardı. İşler değişti tabii. Babası, Ömer abisi ve iki küçük kardeşi ile aile olmuşlardı. Eslem için çok önemliydi.
Hayat istediği kadar adil olmasın. Her şey elinizden alınabilir. Kazanmaya yakınken birden yenilgiye uğrayabilirsiniz hatta. Unutmayın, bir kapı kapanır ve bir kapı açılır..
Tepkiniz nedir?
Beğen
0
Beğenmedim
0
Sevdim
0
Eğlenceli
0
Sinirli
0
Üzgün
0
Vay
0