GÜL VE ATEŞ(Prenses)

Gül ve Ateşin 3.bölümü

Haziran 16, 2022 - 18:30
Temmuz 5, 2022 - 21:59
 1
GÜL VE ATEŞ(Prenses)

Bir prensesin sabah rutini her zaman aynıdır.Sabah güneş doğduktan sonra nedimeler tarafından uyandırılıp gül sularıyla yüzünün yıkanmasını beklemek nedimelerin sana güzel görülmen için uyguladığı bakımlara katlanmak aç bir karınla seni bir oyuncak bebek gibi süslenmelerini bitirdikten sonra kilonu korumak için önüne konulan iki parçayla karnını doyurmaya çalışıp akşamleyin ise ailedeki bütün erkeklerin önüne et koyulurken önüne koyulan bir kase çorbayla bütün geceyi geçirmekti.

Şehrazat bütün bunlardan daha fazlası olmak istiyordu.Ailesi ve halkı tarafından bir süs bebeği gibi görünmektense halkı için çabalayan bir prenses olmak istiyordu.Bu fikri annesine ilk açtığında annesinden ilk tokatını yemişti. Annesi öfkeden büyümüş gözleriyle"Sakın"demişti"Bir daha ağzından böyle bir şey duymayacağım" Şehrazat yediği tokatın etkisiyle korku dolu bir sesle"Tamam annecim"demesine rağmen annesi bütün hocalarını değiştirmiş okuduğu tüm kitapların moda ve prenseslerin görevleri hakkında olduğundan emin oluncaya kadar kızını rahat bırakamamıştı.,

Şehrazat o gün hayallerini kimseye söylememesi gerektiğini öğrenmişti ve bu yüzden çok güvendiği yardımcıları hariç gizli yerini kimse bilmiyordu.Bu gizli yerde devletin yasakladığı kitapları okuyordu.Bu kitaplar daha çok adalet,halkın isyan ederek hak ettiği zenginliğe kavuşacağını konu edenen kitapları okuyordu. Bu kitapları ilk kez üvey abisi Arash'ın odasında görmüştü.Kitabı ilk okumaya başladığında babası hakkında yazılan düşünceleri okuyup öfkelenmişti.O zamanlar babası Şehrazat'ın gözünde yenilmez bir kahramandı. Arash,Şehrazat'ın gizlediği kitapları bulmuş olmasının verdiği endişeli bir sesle"Şehrazat"diye konuşmaya çalıştığında Şehrazat öfke dolu gözleriyle hiçbir kelime etmeden elindeki kitabı yere atıp elbisenin eteklerinden tutarak uzaklaşmıştı. Şehrazat o günden itibaren 3 gün boyunca odasından çıkmamış Üvey Abisi Arash ise 3 gün boyunca sürekli kızkardeşinin odasında dolaşmış üvey kız kardeşinin odasına girecek cesareti kendinde bulamamıştı. Arash'ın bu hareketleri sarayda abi ve kız kardeşinin arası açıldı şeklinde yorumlanmış ve gerek Arash'ın taraftarları gerek de Sultan'ı ve Prens Mohsen'in taraftarları arasında olası bir taht kavgası için önlem almaya başlamışlardı.

Her ne kadar iki oğlunun da canını almamaya yemin eden Prens Alaeddin can ve tahtını kaybetmenin korkusundan 3.günün akşamında oğlu Prens Arash ve kızı Prenses Şehrazat'ı huzuruna çağırmıştı. Prens Arash silah taşıma izni olduğundan babasının huzuruna üstü aranmadan çıkamazdı. Prens Arash üstünün atanmasının bitmesini beklerken kızkardeşi yanından geçerek babasının huzuruna girdi. Akbaroğullarında kadınların silah taşıması yasaktı ve eğer Prensesin ailesinden değilseniz yanlışlıkla bile olsa Prensese dokunacak olursanız dokunan parmaklarınız kesilir ve hayvanların yemisi için onların önüne atılırdı.

Bu yüzden Prensesin hizmetinde yalnızca kadınlar olur ve Prensesi korumak için kadınların komutanı olan Homa görevlendirilirdi. Homa sadece Sultan'ın komutanı Akçan'a hesap verir,Prensesi için bir tehlike sezdiğinde Sultan hariç herkesin canını alabilirdi. Eğer Prenses,Homadan her ne sebepten olursa olsun önce ölürse Homa kendini görevinde başarısız sayar ve kendi canına kendi kıyar ve öbür dünyada Prensesine kavuşacağını düşünürdü.

Arash üstünün aranması bitince muhafizlar eşliğinde babasının huzuruna girdi. İçeri girdiğinde kızkardeşinin elmas işlemeli elbisesiyle babasının yanındaki tahta yerini aldığında gördü.Bu elbiseyi kardeşi babası ve devlet adamlarının huzuruna çıkarken giyerdi.Prensesin üzerindeki elbise de ne kadar elmas parçası varsa imparatorluğun gücü ve azameti o kadar fazla olduğuna yorulurdu.

Babasının,kardeşine olan bakışlarını görünce aklından geçen ilk düşünce kızkardeşinin babasına gördüğü kitapları anlattığıydı. İki kardeşin birbirine olan sert bakışlarından rahatsız olan Alaeddin sert bir sesle konuşmaya başlayarak bütün dikkatleri üzerine çekti. "Arash nasıl böyle davranırsın?"diye hesap sorucu bir sesle sorduğunda Arash,kızkardeşinin babasına her şeyi anlattığından emindi ama bir anlık kızkardeşine güvenen tarafına kızmadan edemedi ve içinden"Aptal kendi öz abisi varken seni mi destekleyeceğini zannettin"diye geçirmeden edemedi.

Yasaklı kitapları okunmasından tek rahatsız olan babası da değildi kendi taraftarlarından bazıları da bu kitaplardan uzak durmasını söylüyor eğer uzak durmassa kendi desteklerini de çekeceklerini söylüyorlardı ve şuan da zar zor bulduğu desteği de kaybetmek üzereydi.

"Baba"dedi gerekirse kendisini affetmesi için yalvarmaya hazır bir ses tonuyla"Açıklayabilirim" Babası sus anlamında elini havaya kaldırdığından Arash istemeye istemeye sustu. Oğlunun susmasından sonra kızına dönen babası kızına dönüp alaycı bir sesle"Ne dersin kızım kendisini açıklamasına izin verelim mi?"dediğinde Şehrazat acımasız bir sesle"Evet,izin verelim babacığım ben de çok merak ediyorum neler söylecek?"

Arash'ın emri altında çalışan adamları,bir insana adanmışlığın verdiği korkusuzlukla"Bizi söyleyin efendim hdeflerimize ulaşabilmek için size ihtiyacımız var"dedikleri halde Arash bütün suçu kendi üstüne almakta kararlıydı. "Hepsi benim suçum efendim lütfen beni affedin"dediği anda babası iç salonu dolduran bir kahkaha atıverdi ve Arash kafası karışık bir halde babasına ve kızkardeşine baktı. "Arash her zaman her şeyi ciddiye alan bir çocuk oluşmuştur.Baksana sırf kızkardeşini bir çarşıya götürmedi diye ne kadar üzülmüş"dediğinde Arash şaşkınlık dolu bir sesle"Çarşı mı?"diye tekrar ettiğinde Şehrazat,abisinin ağzından bir şey kaçırmasını engellemek için konuya dalıp küskün bir sesle"Yine unuttun değil mi ağabeycim?En iyisi Homa'ya söyleyeyim de benimle beraber çarşıya gelsin"dediğinde Arash itiraz eder bir sesle"Gerek yok yarın seni Amol'a götüreceğim"dedi.

İki kardeşin arasının Prensesin küstah ve şımarık tavırlarından dolayı bu kavgayı çıkarttığını öğrenen devlet adamları derin bir nefes almıştı.Sultan Alaeddin ise saraydaki endişe dolu ortamın sakinleşmesiyle bu gece Harem de eğlence yapılmasını emredip kalabalığı dağıttı. Prens Arash,kızkardeşinin onu satmamasının verdiği rahatlıkla en azından bu gece huzur dolu bir uyku çekecekti.

Prens Arash odasına girdiği an adamları etrafından toplanıp hep bir ağızdan endişe dolu bir sesle"Efendim ne oldu?Babanız niye çağırmış Prenses Şehrazat gördüklerini anlatmış mı?diye etrafını sardığında kafası hala da karışık olan Arash"Yarın Şehrazatla çarşıya gidiyorum"dediğinde etrafında ki adamları anlamamış gözlerini Prens Arash'a dikmiş açıklamanın devamını bekliyordu ama Prens Arash da hiçbir şey anlamadığından adamlarının sorularını yarına erteleyip endişenin ve stresin verdiği yorgunlukla yatağına uzandı.

Yarın sabah tebdil-i kıyafet dışarı çıkacak olan Arash genç bir asilzade halinde giyinmişti normalde halkın arasında dolaşmak için onlar gibi giyinirdi ama bu ziyaretten babası haberdar olduğundan kurallara göre giyinmek zorundaydı. Biraz sonra kızkardeşi Şehrazat her ne kadar tebdil-i kıyafette olsa bir Prensesin uymak zorunda olduğu kurallara uyarak mavi ipek bir elbise giymiş saçlarını ise ördürmüştü ve Arash'a güvenmediğini belli edercesine yanına Homasını almıştı. Abisini gören Homa yarım yaptığı bir reveransla elini uzatıp"Ağabeyciğim"dediğinde Arash kızkardeşinin elini öpüp"Kızkardeşimm"deyip görgü kurallarını yerine getirdikten sonra Şehrazat abisi Arash'ın koluna girip kendilerini bekleyen at arabasına doğru yürümeye başladılar ve Homa da sanki emir almış gibi 5 adım arkadan onları takip ediyordu.

"Dün beni babama ispiyonlamadığın için teşekkür ederim"dedi Arash,Homa'nın duymaması için kısık bir sesle. " Teşekkür etmek için henüz erken daha hiçbir şeye karar vermedim"dedi dünkü şımarıklığının aksine acımasız ve soğuk bir sesle konuşuyordu.

"Peki tam kararını ne zaman vermiş olacaksın?"diye sorduğunda Şehrazat saraydaki gözlerden de uzaklaşmanın etkisiyle abisinin kolundan çıkıp Homa'ya yöneldi ve Arash'ın anlamayacağı bir çabukla çekip kılıcı abisinin boynuna dayadı ve soğuk ve acımasızlık dolu bir sesle"Beni o kitaplarda anlatılan yere götür eğer söylediklerin doğruysa yemin ederimm sırrını bir ömür saklayacağım yalansa yine sana yemin ederim ki senin canını vatana ihanetten bir kılıç darbesiyle alırım"dedi.

Kılıç'ın o soğukluğunu hisseden Arash gözlerini bir dakika bile olsun kızkardeşinden çekmeyip"Tamam seni oralara götüreceği ama "dedi ve ona karşılacağı manzaralara dayanamayacağını belli eden bir sesle son kez uyaran bir sesle"Emin misin?diye sorduğunda bu koskoca imparotorlukta gösteriş yapmak dışında hiçbir işe yaramadığını düşünen Şehrazat bir kez olsun işe yarama ümidiyle"Eminim"dedi.

Tepkiniz nedir?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow

zeynep_edaq2 Merhaba ben Zeynep Eda wattpad,yazokur ve dreamde yazılar yazıyorum.Hayalim birgün kendi kitabımı çıkarmak bunun için de olabildiğince tecrübe kazanmak istiyorum