Hokus Pokus 23.Bölüm
Hokus Pokus
1.
iyi okumalar!
23.Bölüm: Maskenin Düşüşü

"Gölgeler gün ışığından kaçarken maskeler birer birer düşüyor."
Peyami elini havaya doğru sallayıp bağırarak konuşuyordu. Onun bu tutumu Arel'in sinsice sırıtmasana yol açmıştı. İşler tamda istediği gibi gerçekleşiyordu. Önce ortalık kızışıcak ve ardından Yavuz Vecdi ortaya çıkacaktı. İlk domino da böylelikle devrilecek, satrancın kalesi yem olacaktı.
"Zarara falan uğramadık." Sesi baskındı. Bandajlı elini sertçe masaya bıraktı. "Malların sahte olduğunu hepimiz biliyorduk."
"Ne demek sahte?" Diyerek şaşkınlıkla araya girdi Pera.
"Agatha'nın bize güvenmek için bunu tezgahladığını biliyordun zaten. Seni bu kadar şaşırtan nedir?" Deyip uzun saçlarını geriye attı Reha Yüceli.
"Bunun farkındayım fakat malların gerçek olduğunu sanıyordum." Ela gözleri haylazca parıldadı. Tıpkı aslanın avına yaklaştığı gibi... "Malları değiştirmediğini nereden bileceğim?"
"Pera!" diye uyardı Pars. "İleri gidiyorsun." İkiside oyunculuklarını sonuna kadar kullanıyordu.
"Sizin gibi geriye gitmekten daha iyi." Diyerek olaya dahil oldu Faris Gevheri.
Onun sesi kalbimin sesini bastırabilecek tek sesti. Aklımdaki türlü işkence yöntemlerini filizlendirende.
"Malların gerçek ya da sahte olduğuna dair her iki tarafında kanıtı yok. Bizi kandırmayacağına olan inancım tam." Toprak karası gözleri doğrudan Reha'yı hedef aldı. Temkinli ifadesiyle sağ kaşını kaldırdı. "Ancak... bunu aklından dahi geçirmişsen seni affetmem."
Son sözlerindeki kana susamış ifade babamı bir kez daha gözlerimin önüne getirdi. Babamın umut dolu mavi gözlerini kızıla bürümüşlerdi. Umudunu paramparça etmişlerdi. Öfkeyle bileklerimi sıktım. Yansıtamadığım öfkemin kurbanı olduğumu bile bile sıkmaya devam ettim.
Reha alayla güldü. "Yavuz'un batırdığı işin kurbanı olarak beni seçemezsiniz."
"O zaman sende sevkiyatı yapabileceğini söylemeyecektin." Peyami düşünceyliydi. "Size bu işi bizim yapmamız gerektiğini söylemiştim."
Halide onaylayarak başını salladı ancak Faris sırıtıyordu.
Gülmeye başladığında, "pişman olmak için çok geç değil." dedi.
Reha'nın gözleri korkuyla açıldı.
"Ne demek değil?" Bade dudaklarını kemiriyordu. Onun arkasını sağlamlaştıran görünmez el Reha'ydı.
Faris, Halide ve Peyami üçlüsü gibi veyatta Mazhar Öktem ile Pars gibi o ikiside birbirlerini kollarlardı.
"Örgütün geleceği için infaz edilebilirsin."
Oyundan çık demenin bir başka yoluydu bu.
"Sen ne dediğinin farkında mısın lan!" Ayağa kalkıp adeta kükredi. "Tüm işimi bırakıp bağlantılarımı yok etmemi istiyorsunuz!"
"Aynen öyle yapmanı istiyor. Sonuçta bu işi batıran ikinizsiniz." Alaycıl sesiyle Bade ve Reha'yı sinir etmişti Arel.
"Eskisi gibi küçük işler yapmayacağız. Agatha elini bizden çekmiş olabilir fakat yeni güçler bulabiliriz ve sizin gibi beceriksizler yolumuza taş koymaktan başka bir iş yapmayacak." Dedi Halide. "Bizim sayemizde iyice nüfuz ettiniz zaten."
"Ayrıca sizin aranızdaki rekabeti herkes biliyor. Onu bilerek yalnız bıraktığını kendinde itiraf ettin." dediğinde Pars hazırladığı dosyalardan birini masaya bıraktı. "Bunlar sizin şirketlerin son 8 yıldaki oranları. Yavuz'un örgüte girdikten sonra düşen hisse oranların ve daha fazlası."
Yavuz ve Reha önde gelen kozmetik firmalarının sahipleriydiler. Yavuz sektöre Reha'nın sayesinde dahil olmuştu. Reha'nın yanında işi öğrendikten sonra yüklü miktar parasıyla küçük çaplı bir şirket kurmuştu. Reha onu örgüte dahil ettiğinde ise işleri hızla büyütüp rakip firma haline gelmişlerdi.
"Onu sen kendi ellerinle yükselttin Reha. Şirketini kurmasına yardımcı olanda örgüte üye olmasını sağlayanda sendin." Diye devam etti Pars.
Sözü Arel devraldı. "Yavuz seni geçtiğinde ise elindeki otoriteyi kaybetmişsin gibi aylarca kapris yaptın. Polise bile yakalandın. Örgütün gölgesi lakabını kendi ellerinde bok ettin."
Reha yaklaşık 3 yıl öncesine kadar gölge gibi hareket ediyordu. İşleri en temiz, pürüssüz halladende yine kendisiydi fakat polise yakalandığında lakabını kaybetmişti.
"Eline böyle altın bir fırsat geçmişken Yavuz'u yalnız bırakmak zor olmasa gerek. " deyip son noktayı koydu Pera.
Üçü birlikte Reha'yı ablukaya alıyorlardı. Tıpkı plandaki gibi.
"Ben... ben böyle bir şey yapmadım." Korkudan kekeliyordu. Az önceki kükreyen aslan, kuzuya dönmüştü. "Ben sadece dediklerinizi uyguladım o kadar!"
Bade'nin gözleri irice açılmıştı. Reha'yı böyle aciz görmek onu sinirlendirmişti.
"Bizim söylediklerimiz sevkiyatı gerçekleştirmenizdi." Bastonunu sıkıca kavradı Peyami. "Fakat siz ikiniz kendi hırslarınıza kurban oldunuz."
"Bize haber verende sen değil miydin?" Dediğinde ellerini masadan çekti Pera.
"Fazla üzerine gitmiyor musunuz?" Dediğinde Bade'nin sesi cılız çıkmıstı.
"Burası mağaza değil Bade Hanım. Aldığın kıyafeti burada geri iade edemezsin." Arel ellerini Faris'in sandalyesinden çekip Pars'ın sandalyesine doğru yanaştı. Gözlerimiz kısa süreliğine buluştuğunda çarpık bir gülümseme takınmıştı.
"Hepiniz Reha'nın tökezleyeceği anı bekliyormuşsunuz." Eldivenlerini geri takındı. Böylelikle parıldayan yüzüğü ortadan kaybolmuştu.
"Onun babanı beklediği gibi mi?" Diye doğrudan sordu Arel.
Bade'nin babası 1,5 yıl önce vefat etmişti. Doktorlar kalp krizi diyerek rapora geçirmişlerdi fakat ölüm nedeni hakkında kesin bir sonuç yoktu. Arel ise bu durumu araştırdığında Bade'nin babası Ali'nin en son Reha ile görüştüğü ortaya çıkarmıştı. Şüphelerini kanıtlayamasada Reha'nın yaptığı bir şeyden dolayı adamın kalp krizi geçirdiğini öne sürüyordu.
"Ne demek istiyorsun?" Dediginde Bade'nin bu kez sesi sert, kendinden emin çıkmıştı.
"İleri gidiyorsun delikanlı!" Diyerek bağırdı Reha.
Arel'in söyledikleri Halide ve Peyami'nin oldukça ilgisini çekmişti. Faris Gevheri'nin rahatlığıysa olanlardan haberi olduğunu gösteriyordu.
"5 ay önceki kaybolan sevkiyat kamyonu depondan çıktı. Bunuda mı inkar edeceksin?"
Kamyonu yok eden Pars'tı. Depoya koyanda.
Reha'nın gözleri irice açıldı. "Sen... senin bundan nasıl haberin var?"
"Gizli bir bilgi miydi? Şayet kamyonet örgütün." Dediği sırada Halide ve Peyami kin dolu bakışlarını Reha'ya yöneltiyordu. "Haberimi sorduğuna göre söylediklerim doğru."
"Hayır, değil." umursamaz tavırla araya girdi Bade. "Bundan benimde haberim vardı. "
"Ne demek vardı?" Diye sordu Pera.
"Kamyonet 2 hafta önce depoya geldi. O sırada bende oradaydım."
"Yani sen oradayken kamyonet geldi öyle mi?" Alaycıl bakmaya devam ediyordu Arel.
Reha şok olmuş ifadesiyle masaya bakıyordu. Arada bir araya girecek gibi oluyor fakat kekelediğini anladığında geri susuyordu.
"Senin ne işin vardı orada?" Dedi Halide.
"Agatha işini Yavuz'a bırakmaması için uyarmaya gitmiştim."
"Kaçta gittin?" Merakla sordu Pars. "Ve hangi gün? Tam tarih verebilir misin?"
Köşeye sıkıştırıyordu. Bade kaçamak bakışlarla üyelere bakarken gözlerimiz kesişti. İri gözleri tedirgindi. Yalan söylüyordu ve yalanını açığa çıkarmamaya çalışıyordu.
"Tam tarihini hatırlamıyorum ama gündüz vaktiydi."
"Senin gibi hayatını günü gününe planlayan birine göre alışılmadık bir durum." Diye araya girdi Halide Balaman.
Sesindeki şüpheyi anlamamak olanaksızdı. Bade titreyen ellerini gizlemeye çalıştı ancak nafileydi. Bu haliyle tıpkı kurtların arasındaki kuzuyu andırıyordu.
"Reha'yı korumak istemen oldukça doğal. Sonuçta senin masada oturmanı sağlayan en büyük etken o. Fakat az öncede belirttiğim gibi babanın ölümü sencede garip değil mi? Üstelik babanla en son görüşen kişi Rehayken."
"Yeter!" Diye bağırdı Reha. Sandalyesi geriye düşmüştü. "Bana bunu neden yapıyorsunuz?!"
Arel yüzünü ciddi tutmaya özen göstererek Reha'yı süzdü. Pera sırıtırken Pars başını iki yana sallayarak nıçnıçlamaya başlamıştı.
"Bunu kendin yaptın." Pars'ın dosyalarından birini alıp masada kaydırdı. Dosya Reha'nın önünde durduğunda, "kamyonet, Ali Atazade'nin ölümü, Agatha'nın işi bırakması ve," dedi.
Reha yutkunarak Arel'e baktı. "Sen tamamlamak ister misin? Yoksa ben mi söyleyeyim." Yavaş adımlarla Reha'ya doğru yanaştı.
"Peki... ben söyleyeyim." Elini adamın omzuna bastırdı. "Ve... hesap akışlarına giren yüklü miktarda para. Tesadüfe bak! kamyonetin geldiği tarihle uyuşuyor. Bu, eğer kamyonetin içinde mal varsa, ki bence vardı, sattığın anlamına gelmiyor mu?"
Bade sinirle ayağa kalktı. "Tüm bunları nereden biliyorsun sen!"
Arel kahkahayı patlattı. Gözleri delicesine parlıyordu. Ellerini koyu kestane saçlarından geçirip karıştırdı. Gülüşünü bastırırken açık kahve gözleri Bade'nin kahvelerine kaydı.
"Sana bir önerim var." Serseri gibi sırıtarak Bade'ye yanaştı. "Etrafına bir bak," korumaları işaret ettikten sonra kendisini gösterdi. "Ve birde bana bak."
"Açık konuş." Diye uyardı Bade.
Arel başını geriye atıp dudaklarını büzüştürdü. Gözlerindeki haylazlıksa yerini koruyordu. "Peki..." mırıldanmıştı. "Ben de bir korumayım ama buradaki hiç bir korumanın konuşmaya değil göz göze gelmeye bile hakkı yok. Fakat sence ben neden bu kadar konuşabiliyorum?"
Bade sırıttı. "Aptal olduğun için."
Arel, ellerini Bade'nin gözü önünde şıklaşttı. "Gerceklere uyanın artık. O adam sizi kullanmaya çalışıyor ve siz halâ onu savunmaya çalışıyorsunuz. Ve siz o gün, kamyonetin geldiği gün, orada değildiniz."
Bade ağzını araladı ancak Arel sandalyeyi düzeltip onu geri oturttu. "Aptallık görecelidir. Bana aptal dediğinize göre sizin daha zeki olmanız gerekir. Ve eğer dediğiniz kadar zekiyseniz kendinize doğru ortaklar bulmanız gerekir ve soruyorum size bu adam doğru ortak mı?"
Bade'nin aylar önce babasının ölümünü araştırması bizim işimize gelmişti çünkü Arel'in söyledikleri Bade'nin içindeki şüphe tohumlarını filizlendirecekti.
"Sus artık!" Elindeki bardağı Arel'e fırlattı Reha..
Arel'in alnından kanlar gelirken birkaç minik adım attım. Arel elini yavaşça alnına götürürken Pars yandan bana baktı. Eliyle durmamı işaret ettiğinde geri yerime geçtim. Hareketlerim tamamen refleksle oluşmuştu.
"Fazla cüretkârsınız." Alnındaki kanı elinin tersiyle sildi. Ufak bir yaraydı fakat yinede bunu yapmamalıydı. "Bunun size geri döneceğinin farkında değil misin?" Ellerini cam kırıklıklarına geçirdi. "Canımı yakarak susturmayı daha önce denediğinde ne olduğunu biliyoruz değil mi? Yoksa hatırlatayım mı?" Gözleri donuktu. Buz gibi bakıyordu Reha'ya.
Masadaki herkes Arel'i merakla izliyordu. Daha önce her ne yapmışsa bu Reha'yı susturmaya yetmişti. Korkudan gözlerini kaçırarak tekrar masaya baktı.
"Arel, evlâdım sana şeker almanı söylemiştim." Diyerek güldü Faris.
Pars ile Pera'nın gözleri buluşurken Arel kanayan elini Reha'nın üzerine silip Faris'in sandalyesine doğru yürüdü. Reha öfkeyle titriyordu. Parmak boğumları bembeyaz olmuştu.
"Kusura bakma abi! Çocuk gibi korkucağını beklememiştim. Malûm bütün bunları yapmak yürek ister."
"Ne yapacaksınız şimdi." Diyerek acizce sordu Reha.
"Sen bizim paramızla iş yapmaya kalktın!" Peyami hiddetle bağırdı. Bade onun bağırışıyla ürperdi. "Affedileceğini sanıyorsan daha çok beklersin!"
Faris Gevheri masaya yanaştı. Ellerini birleştirirken toprak karası gözleri Reha'yla buluştu.
"Yavuz'un önünü kesmek için mi işi ona bıraktın?"
"Evet," dedi.
"Ya başarılı olsaydı?" Diye sordu Halide.
"Olmayacağından emindim."
"Böylesine eminken hiç birimize bir şey demedin." Dedi Pera sorgulayarak.
"Demedim," dedi dürüstçe.
Bade şaşkınlıkla olanları izliyordu. Tüm bu sorular Reha'nın atılması için soruluyordu.
"Kamyoneti kaçırıp aylar sonra malları satıp zimmetine geçirdin." Dediğinde öfkeyle Pars'a baktı Reha.
"Kamoyeneti ben kaçırmadım. Dediğiniz gibi 2 hafta kadar önce depomda buldum. Bizim mallar olduğunu anlayınca da sattım ."
"Neden bize haber vermedin?!" Diyerek araya girdi Pera.
"Unutmuştunuz. Bende sorun olmaz sandım."
"Sen gerçektende çocukmuşşun." Alaylı yüzünü yok etmişti Arel.
"Ben bütün kayıplarımın çetelesini tutarım. Sonuçta para kolay kazanılmıyor Reha Yüceli." dedi Peyami Hunlu. O gerçektende örgütteki en paragöz kişiydi.
Bade cılız bir sesle, "babamı sen mi öldürdün?" dediğinde herkes suspus olmuştu.
Yutkundum. Bade'nin gözleri acıyla dolmuştu. Babasının ölümü de bu adamlar yüzünden olmuştu. Kendisi moda tasarım okumuştu fakat babasının ani vefatıyla işlerin başına geçmek zorunda kalmıştı. Hiçbir şey bilmeden karanlığın ortasında Reha'ya tutunmuştu ve o adamda babasının katiliydi. Tüm bunları yaşamak onu yıkmış olsa gerek.
Reha gözlerini kaçırarak, "2 yıl önce baban örgütten ayrılmak istediğini söylemişti ve bende buna karşı çıkmıştım. Sonuçta birbirimizi destekliyorduk. Bundan dolayı onu tehdit ettim..."
"Ne! Ne hakkında?" Öfkeyle ayağa kalktı Bade.
"Baban size çok düşkündü. Eğer dediklerime uymazsa ailesine gerçekte ne iş yaptığını söyleyecektim." Başını kaldırdı. Ela gözleri ifadesizken "Şu anda bile ailen ne iş yaptığını bilmiyor değil mi?"
Reha Yüceli'nin tehditi Ali'yi öldürtmüştü.
"Ne demek Ali'yi öldürdüm ulan!" Peyami Hunlu âdeta kükremişti.
"Ben sadece tehdit ettim. Söylediklerimin ona bu kadar ağır geleceğini bilmiyordum."
"2 yıl önce Ali'nin ayrılışını hepimiz onaylamıştık." Dedi Pera.
Örgütten ayrılmak istiyorsanız bunun tek yolu ölüm olurdu ancak bu fikir Ali'yle değişmişti. Eğer tüm işlerini örgüte devrederse ayrılabilecekti. Kısacası lüksünü bırakacaktı. Boşta kalan şirkete ise örgüt kendi adamlarından birini yerleştirecekti.
"Ve sen bunu çiğnedin." Bastonunu yere vurdu Peyami. Ali'yi oğlu gibi severdi. Bade'nin işe girmemesini istemeside bundan kaynaklıydı.
Reha ani tokatla sağa savruldu. Bade'nin gözlerinden yaşlar süzülürken öfkeyle haykırıyordu. Ağzından çıkan kelimelerin intikam hırsını körüklediğine yemin edebilirdim.
"Bu adam sonuna kadar cezasını alacak!" Diye hiddetle bağırdı.
Pera ayaklanan Arel'i durdurup Bade'nin kolunu tuttu.
"Göz yaşlarını sil." Zorla sandalyeye oturttu. Bade kolları arasında çırpınırken koruması ise her an gelecek emre karşılık tetikte bekliyordu. "İntikamını böyle alamazsın."
"Sen... Sen nasıl bunu yaparsın!" Kekeliyordu. Gözyaşlarından makyajı akmıştı. "Seni piç herif! Bundan kolay kurtulabileceğini mi sanıyorsun?" Pera'nın uzattığı suyu elinin tersiyle yere attı. "Cenaze törenine katılacakların listesini önceden gönder. Bu bana yapacağın son iyilik olur."
Kabanını omzuna atıp ayağa kalktı.
"Babamın tek vazifesi burası olduğunu sanarak bu ise girişmiştim. Fakat görüyorum ki tam tersiymiş. Şu andan itibaren bu şerefsiz adamın ölüsünü görene kadar masada oturmaya devam edeceğim."
"Daha sonra?" Diye sordu Pera.
"Ayrılacağım." İlk defa oldukça özgüvenli konuşmuştu.
Onun bu ani değişimi herkesi şaşırtmıştı. Daha çok ağlamasını beklerken duygularını toparlamış üstelik en mantıklı kararıda vermişti.
"Suçuma razıyım fakat tek suçlu ben değilim." Diyerek araya girdi Reha.
"Ulan öleceksin, halâ yanına birini alıyorsun!" Gülerek sitem etmişti Arel.
Bade, Arel'i eliyle susturdu. "Kimmiş o?"
"Yavuz." Dedi doğrudan.
"Onunda mı bu işte parmağı var?"
Onaylayarak başını salladı.
"Bu işi size bırakıyorum ancak öldürmeden önce onu bana bir süreliğine vermenizi istiyorum." Diyerek Peyami'ye döndü Bade.
Bade çocukluğundan itibaren Peyami'yi tanırdı.
"Ne yapacaksın ona?"
"Babamın öldüğü andan itibaren vicdanının sesini nasıl susturduğunun hesabını vereceğim ve o masadan ödeme yapmadan kalkamayacak."
"Pekala. Sen nasıl istersen." Diyerek taktir edercesine baktı Bade'ye.
Bade nefret dolu bakışlarla son kez Reha'ya baktı. Birkaç saniyenin ardından arkasını dönerek çıkışa doğru yöneldi. Silüeti karanlığa karışırken kulaklarda Reha'nın af dileyici ve Bade'nin topuklu ayakkabılarının sesi yankılanıyordu.
-
Selam^^ uzun bir aradan sonra tekrardan birlikteyiz:) nasılsınız?
Sorular:
*Bade hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce örgütten ayrılmalı mı?
*Arel'in bir başka yüzünü daha gördük sanıyorum. Arel'in bu tarafını sevdiniz mi?
Hoşçakalın :)
Tepkiniz nedir?
Beğen
3
Beğenmedim
0
Sevdim
3
Eğlenceli
2
Sinirli
0
Üzgün
0
Vay
2