Gömülü Hayaller

Seksenine merdiven dayayan, ak saçlı bir nine selamlaşır birkaç akranıyla avlu kapısının önünde..

Şubat 16, 2022 - 22:57
Şubat 18, 2022 - 00:29
 0
Gömülü Hayaller

Seksenine merdiven dayayan, ak saçlı bir nine selamlaşır birkaç akranıyla avlu kapısının önünde. Yıllarca onun bunun tıklım tıklım isteklerine didinmiş lakin yine de kimselere yaranamamış olmanın verdiği hüzünle hem kırgın hem buruktur. Tüm yitik zamanlar kamburunda birikmiş gibi usul usul adımlarla eve döner. Sobanın yanındaki yer minderine ağır ağır bağdaş kurup oturur.

İçerisi hayli kalabalıktır; kızlar, oğullar, damatlar, gelinler, torunlar. Cümleler kulak kulağı duymaz bir halde havada uçuşmakta. Elini öpmek için koşar en küçük torunu, ilişir o anda yorgun göz bebekleri yerde duran ışıltılı kutuya. Bir hediye, toruna alınan. Ninesinin bayramını kutlar kutlamaz telaşla paketi açmak için oturur küçük kız halının üzerine. Çıkarır paketin içinden çiçek desenli minik fincan takımını. 

Yaşlı ninenin gözleri oyuncaklara ilişir. Zihni bir an, bayram telaşından uzaklaşarak, dalar gider geçmişin efsunlu kokusuna. Henüz sekiz yaşındayken ilk defa kurduğu ve iki yıl boyunca her gece yatmadan önce tekrar tekrar düşlediği tek hayali. İlerleyen zamanların amansız didinmeleriyle hep yorgun düştüğü gecelerde hayallerine yabancı bırakıp üstünü sımsıkı kapatan kalın tiftik battaniyesi usul usul açılmaya başlar.

Henüz bebekken hayatını kaybeden babasının kendi elleriyle yapıp armağan ettiğini düşlediği minik kulübeyi tekrar görür karşısında. Her gece yatmadan önce koşa koşa nasıl da tırmanırdı merdivenleri, kurduğu pembe hayallerinde. Hiçbir zaman birlikte evcilik oynayamadığı hasta annesiyle, oynarmış gibi yapardı düşünde fincan takımlarıyla. Sonra masalının en tatlı yerinde kahvesini yudumlarken annesinin gözlerine bakar ve gülümseyerek uykuya dalardı. İşte böyle yalın bir hayaldi, ak saçlı ninenin henüz sekiz yaşında iken kurduğu tek hayali. Taa ki annesi on yaşında hayatını kaybedene kadar. O geceden sonra bir daha hiç hatırlamak istememiştir minik fincan takımlarını ve babasının yaptığı küçük ağaç kulübeyi.       

Torunu ninesine fincanlardan birini uzatarak, “Nineciğim sana kahve getirdim, haydi birlikte içelim mahsusçuktan, olur mu?” der. Yaşlı ninenin gözleri dolar, oyuncaklara  bakar ve anımsamaya başladığı o günlere yeniden dalar. Yorgun göz bebekleri, ışıldayan yıldızlara dönüşmüş ve göz kırparak çınarın üstündeki ağaç evine bakmaktadır. Canlanır nasırlaşmış bedeni ormanın yeşilinde masmavi göle nazır küçük kulübede. Susmuştur, şimdinin tüm kemiren çığlıkları. Ve bağıra bağıra tekrar tekrar hatırlatır bulanık zihni, yıllardır bastırdığı ve üstünü örttüğü yegâne toz pembe hayalini.

Belki annemi görürüm ümidiyle hızlı hızlı tırmanmaya başlar merdivenleri, göğüs kafesindeki olağan hırıltı sesleri hiç duyulmaz. Açar ağaç evin küçük kapısını. Oyuncak pembe gül desenli fincan takımı ile çiçekli minderleri dizilidir yerde bıraktığı gibi. Annesi şirin bir minderin üzerinde gülümseyerek ona bakmaktadır. Oturur yamacına, kıpır kıpır havada uçuşan sevinçle birlikte. Eline bir fincan uzatarak, “Haydi yavrum birlikte kahvemizi içelim.” der. Tutar fincanı kırışmış elleriyle ve bir oh çeker yudumlarken kahvesini. Aslında buruşuk dudakları, kahveyi içermiş gibi yapmaktadır. Ninecik işte o saniyede kendi minik fincanlarıyla son evciliğini oynamaktadır.  

Sert ve kalın bir ses işitir aniden: “Anneee! Anne, yine daldın!” diye seslenir, yaşlı ninenin en büyük kızı. Son kahve damlası karışır belleğine ve irkilerek uyanır hayalinden. İniverir merdivenlerden hem kırgın hem buruk, hasta dizleriyle. Kimse sormaz ne dalgınlığın ne de süzgünlüğün sebebini.

Damadın sesi yükselir birden kendi arzularıyla dolup taşmış bir halde. Çoğalan heceleri ise ağzını bir taş ocağına döndürmüştür. Kabardıkça etraftaki seslerin hacmi kendi taşkınlıklarında, birer birer örtülür ağaç kulübenin üstü sert ve keskin kayalarla. 

Ak saçlı ninenin tek hayali de gömülür böylece birilerinin tıklım tıklım hırslarında. Üzgün ve perişan bir halde bakakalır bayram telaşına, çıkar tek düşünden. Ve dayar merdiveni ömrün bitişine düşsüz, yeniden…

Nezihat Keret

Tepkiniz nedir?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow

Şiir Reçeli Hayatı görkemli bir çınar gibi görüp ona her daim umut dallarıyla tutunmayı ilke edinmiş; yalınlık, sadelik ve mütevazılık ile köklenmeye çalışan bir köylü çocuğudur. Üç boyutlu bir kadınım (Anne, Şair, Kimyacı) hepsi bu dediği şu kısacık hayatta, sonsuz aşka olan inancıdır ona ümitle yaşama gücü veren. Karmaşık, iyileşmez diye görülen ve çağın doyumsuzluk hastalığı olarak adlandırılan huzursuzluğa ufak tefek şiirler ve öykülerle çözümler aşılamayı, dünyanın en naif üretkenliği olarak görür.