SARMAŞIK 4.BÖLÜM
Genç kız güne halasıyla uzun bir konuşma yaparak başlamış ve birkaç gündür halasını elinde olmadan ihmal ettiğini fark etmişti. Halası Sahra'yı fazlasıyla özlemiş ve bir an önce dönmesini istediğini belirtmişti. Her ne kadar halasını kısa bir süre kaldı diye ikna etmeye çalışsa da aslında o da artık buradan gitmek istiyordu.
1. 4.BÖLÜM: Hayat Bir Sınav
Genç kız güne halasıyla uzun bir konuşma yaparak başlamış ve birkaç gündür halasını elinde olmadan ihmal ettiğini fark etmişti. Halası Sahra'yı fazlasıyla özlemiş ve bir an önce dönmesini istediğini belirtmişti. Her ne kadar halasını kısa bir süre kaldı diye ikna etmeye çalışsa da aslında o da artık buradan gitmek istiyordu.
Hem halasını özlemişti hemde yaşadığı şehiri. Burası onun için karmaşıktı. Buraya geldiğinden beri işi dışında şeylerle uğraşıyor ve değişik insanlarla karşılaşıyordu(!)
Tamam belkide tek bir kişi yüzünden burada ki tüm insanlara değişik damgası vurmak haksızlık olurdu. O yüzden cümlesini geri alıyor sevdiklerini bu durumun dışında tutuyordu. Sonuçta o adam hariç herkesle gayet iyiydi ve o adamı görmediği sürece her şey yolundaydı.
Sahi bu adam neyin nesiydi?
Karşılaşmaları o kadar sinir bozucuydu ki bunu düşünmekten adamın kim olduğunu sorgulamaya fırsat bulamamıştı resmen.
Kimdi onunla ısrarla uğraşan bu adam? Şirkette çalışan biriydi ama kimdi? Onu hiç ortak çalışma alanında görmemiş ve adının geçtiği herhangi bir şeye rastlamamıştı. Sanki sadece kendisi istediğinde ortaya çıkan biri gibiydi. Sahra onu bulmak istese bulamayacak gibiydi. Tıpkı bir hayalet gibi bir var bir yoktu...
Kendini adamı düşünürken bulduğu için kızdı Sahra. O kendini beğenmiş adamı düşünmek istemiyordu. Anlamsızca o adamın çekimine kapıldığının farkındaydı. Bir insan nasıl hem sinirinizi bozarken hemde sizi kendine çekebilirdi ki? Çekiyordu işte! Nasıl başarıyor nedeni neydi bilmiyordu ama o adam Sahra'yı kendine çekiyordu! Ve kızın bildiği tek bir şey vardı o da kendini kaptırmasından deli gibi korkmasıydı.
Kapının çalmasıyla kendini toparladı. Kimin geldiğini merak ederek "Gel" dedi naif bir tonla.
İçeriye giren Burcu kocaman gülümseyerek baktı Sahra'ya. Aynı şekilde karşılık veren kız Burcu'dan önce samimi bir şekilde "Hoş geldin" dedi.
Burcu mahcup bir ifadeyle gülümsedi.
"Hoş bulduk Sahra Hanım. Adil Bey dosyaları kontrol etmek için sizi bekliyor haber vermek için geldim."
Genç kız dudağını büzdü. "Arasaydın keşke.." derken haber vermek için ayağına kadar gelmesine gerek görmüyordu.
"Aslında haber vermek bahane ben sizi görmek için geldim."
Duyduğu cümle yüzünü güldürmüştü. Burcu gerçekten çok sevecen biriydi ve böyle bir dünyada iyi kalabilen sayılı insanlardan biriydi.
"Bence artık seninle bir kahve içmeliyiz Burcu."
Genç kız kıkırdadı. "Tabii Sahra Hanım memnuniyetle."
"O zaman önce Adil Beyle görüşelim sonra da kendimize bir kahve ödülü verelim."
Cümlesiyle beraber Burcu'nun yüzünde zaten kalıcı olan gülümsemesi iyice yer edindi.
Sahra'nın birilerinin gülümsemesinin sebebi olmak hoşuna gidiyor onu da gülümsetiyordu. Güzel gülümsemesinin eşliğinde masasında ki dosyaları ve laptopunu aldı.
İkiside Adil Beyin odasının yolunu tuttu. Sahra artık kendi işlerini ilerletmeliydi. Hakan Bey çok sık olmasa da arıyor ve neler yaptıklarının bilgilerini alıyordu. Şimdilik yapılanlar yeterliydi fakat ilerleyen zamanlar için eksik kalabilirdi.
Onu hiç bırakmayan düşünceleri ve Burcu ile beraber Adil Beyin odasına gelmişlerdi. Kapıyı tıklayıp içeri girdiklerinde Sahra adamın mahkeme duvarı gibi olan suratıyla karşılaşmayı beklemediğinden olsa gerek şaşkınlığına engel olamadı.
Masaya doğru ilerlerken adamın dikkatini çekmek için "Merhaba Adil Bey" diyerek masanın önünde ki tekli koltuğa oturdu.
"Merhaba Sahra" diyen adam kıza gülümsemeye çalışsa da maalesef pek başarılı olamamıştı.
Adamı zorlamak istemeyen Sahra dosyaları önüne bıraktı. "İsterseniz hiç vakit kaybetmeden başlayalım. Siz dosyaları inceleyin bende yazılımın son halini açayım."
Adil Bey Sahra'nın hemen konuya girmesiyle minnettar bir bakış attı. Morali o kadar bozuktu ki konuşacak hali bile yoktu. Kelimeler yorgun, adam kelimelerden daha da yorgundu.
"Bir isteğiniz yoksa ben çıkıyorum Adil Bey."
Burcu'nun ürkek sesi patronunun kulaklarını doldurduğunda gözlerini açıp kapattı. Burcu patronunu böyle görmekten nefret ediyor ve içten içe Araf'a kızıyordu. Dün ki tartışmalarını neredeyse tüm çalışanlar duymuştu. Allah'tan Sahra o arada şirketten çıkmıştı da böyle bir rezilliğe şahit olmamıştı.
"Bir şeye ihtiyacınız olursa arayın lütfen."
Hatırlatmasını yapan genç kız sessizce çıktı odadan. Sahra çıkan kızla beraber gerildi. Adil Beyi böyle görmek kızı meraka düşürmüş ve nasıl davranması gerektiğini kestirememek onu can sıkıcı bir duruma sürüklemişti. Nasıl olduğunu sormak ve sormamak arasında git gel yaparken şimdilik bir şey dememeye karar verdi ve işine odaklanmaya çalıştı.
Birkaç dakika sessizlik içinde laptopunda ki yazılımı açtı ve söze girmek için Adil Beyin de dosyaları incelemesini bekledi. Adamın kendisini dinlemek için yüzüne baktığını fark edince hafif bir tonda öksürdü ve sesini bulmaya çalıştı.
"Adil Bey dosyalarda da gördüğünüz gibi ürün için düşüncelerinizi ve gereksinimlerinizi baz alarak size bir yazılım hazırladık. Önerilerinizi ve yazılımı tekrar gözden geçirip gerekli eklemeleri yaptım. Şimdi sıra sizin yazılımı inceleyip istediğiniz doğrultuda ve amaçta olup olmadığını belirtmenizde."
Akıcı konuşmasıyla söylenilmesi gereken her şeyi söylemiş ve topu Adil Beye göndermişti. Tabii Adil Beyin onu anladığından pek emin değildi ama içten içe konuşmalarının boşa gitmemiş olmasını diliyordu.
"Tamam ben yazılımı inceleyeceğim, eğer isteğimiz gibiyse tasarım aşamasında benimle değil Araf Beyle çalışmaya devam edeceksin."
Güzel başlayan cümlenin sonu kötü bitmişti.
"Araf Bey mi? O kim?"
Duyduğu ismi tanımamasının vermiş olduğu durum kaşlarının çatılmasına neden oldu. Neden başka biriyle devam etmesi gerekiyordu ki? Üstelik Adil Beyle gayet iyi anlaşıyorlardı.
"Çünkü tasarım kısmı benim alanım değil."
Ardı ardına gelen sorularına kısa ve açıklayıcı cevabını verdi adam.
Genç kızın canı sıkılmaya başlamıştı. Bu durum hiç hoşuna gitmemiş ve öncesinde böyle bir şey söylenmediği için biraz da kızmış gibiydi.
"Bana farklı kişilerle çalışmam gerekeceğini söylememiştiniz. Öncesinde haberimin olması gerekiyordu şimdi Araf Bey her kimse olası bir anlaşmazlığa düştüğümüzde bu kadar kısa sürede işi nasıl ilerletebileceğiz?"
Adil Bey sıkıntıyla yüzünü ovuşturdu. Bir derdi bitmeden öteki derdi gelip onu buluyordu.
"Bak Sahra aklımdan çıkmış ama emin ol herhangi bir sorunla karşılaşmayacaksın."
Sürekli bir şeylerin vaadini duymak bunaltmıştı artık kızı.
"Bu durumu Hakan Bey ile paylaşacağım çünkü ileride bir problemle karşılaştığımızda büyük bir sorun haline gelmesini istemiyorum."
Genç adam anlayışla kafasını salladı. Yaptığı şey ihmalkarlıktı ama kafasındaki düşüncelerden Sahra'ya bunu söyleme fırsatı olmamıştı. Adam artık öyle bir hale gelmişti ki neyi nereye koysa o şey ordan oynayıp kaçıyordu. Öyle bir şey ki işi almasının sevincini bile yaşayamamış üstüne öfkeyle, kırgınlıkla dolu bir çarşaf örtülmüştü.
"Ben Hakan Beyle konuşup geleceğim sizde o sırada yazılımı inceleyebilirsiniz."
Genç kız adamın dalgın yüzünü fark etsede artık düşünmesi gereken işiydi. Kendi için değil patronu için artık duygusal yanını bir kenara bırakmalı ve profesyonelce davranmalıydı.
Dışarı çıkan kız arka cebinde ki telefonu çıkarıp kilidini açtı. Rehberde Hakan Beyin ismini buldu ve yana kaydırdı. Çalmaya başlayan telefonu kulağına götürdü ve açılmasını beklemeye başladı.
Uzun bir çalışın ardından "aradığınız numaraya şu anda ulaşılamıyor lütfen daha sonra tekrar deneyiniz" diyen kadının ince sesini duyunca Sahra sinirle ofladı. Hakan Beye tek seferde ulaşamamaktan nefret ediyordu! Özellikle de söz konusu önemli konular olduğunda(!)
Moralini daha fazla bozmak istemediği için tekrar aramadı ve durumu özetleyen bir mesaj attı. Mesajına cevap gelmesini beklerken bir iki dakika oyalandı. Telefondan gelen tık sesi ile beklenen mesajın geldiğini anladı ve mesajı açtı.
"Sen halledersin Sahra, sorun değil. Gelişmelserden haberdar et beni."
Okuduğu mesajla göz deviren kız şaşırmamıştı. Ne de olsa her zaman sorunları kendileri çözdüklerinden bu durumunda Hakan Bey için herhangi bir sorun teşkil etmemesi oldukça normaldi.
Kendi kendine kafasını salladı ve Adil Beyin yanına geri döndü. Adamın bilgisayara dikkatlice baktığını görünce yazılımı incelediğini anladı. Kafasını dağıtmamak için konuşmamaya karar verdi ve yerine oturdu.
Adil Bey yazılımı incelerken bir an gözleri yüzüne kaydı ve adamın çökük ifadesiyle karşılaştı. Ne olmuştu bilmiyordu ama dünden sonra adamı böyle görmeyi beklemiyordu. En sonki halinden sonra sevincinin hala devam ediyor olacağını düşünmüştü genç kız ama adamı böyle görünce ciddi bir şeyin olduğunu anladı.
Konu herneyse işten daha da önemli diye düşündü Sahra çünkü eğer dünü düşünürse Adil Beyin şu an hala havalarda uçuyor olması gerekirdi.
Ne olduğunu düşünmemek adına dosyaya göz atmaya başladı. Her satırını ezbere bildiği dosyayı sanki hiç bilmiyormuş gibi dikkatle inceliyor kafasını Adil Beye vermemeye çalışıyordu.
Sessizliğin hakimi olan oda Sahra için gerici olmaya başlamıştı. Sessizliği severdi fakat çaresizlik kokan sessizlikleri değil. Öyle ki şu an bu ortamdan kaçmak istiyor ve Adil Beyi böyle görmek istemiyordu. Adil Bey çaresizliği haketmiyor hatta ona hiç yakışmıyordu. Bu adama çaresizlik değil, gülmek yakışıyordu.
Düşüncelerini ve kendini daha fazla tutamayacağını fark ettiğinde kelimeler firar etti dudaklarından.
"Adil Bey iyi misiniz?"
Gözlerini bilgisayarın ekranından bir anlık çeken adam ani gelen soruyla afalladı ve kıza boş bir ifadeyle bakmaya başladı.
Adamın ifadesine karşılık kendini açıklama gereği duydu Sahra.
"Beni yanlış anlamanızı istemem ama sanırım canınız sıkkın.."
Cevapsız kalan adam karşısında gereksiz merak yaptığını düşünerek ezildiğini hissetti. Adamın sessizliği devam ederken içten içe kendine kızdı. Haddi olmayan şeylere karışmaması gerektiğini öğrenmeliydi.
"Şey.. Kusura bakmayın sadece iyi olup olmadığınızı merak etmiştim."
Birisinin ona en son ne zaman iyi olup olmadığını sorduğunu düşündü. Hafızasında gerilere gitti lakin kayda değer hiçbir şey bulamadı. Şaşırması, cevap verememesi bundandı belkide. Böyle bir soruya alışkın olmadığından.
"İy.. iyiyim."
Kelimesindeki kesiklik doğruluğundan şüphe ettirip yalan olduğunu alenen ilan ediyordu. Kimeydi yalanı bilmiyor ama bu yalana ne kendisi inanıyor ne de Sahra'yı inandırabiliyor bunu çok iyi biliyordu.
Omuzlarında ki yük fazla içindekiyse kat kat fazla geliyor lakin dile dökemiyordu. Hoş belkide içinde tutmayı kendisi istiyor öğretildiği yoldan dışarı sapmak istemiyordu. O böyle iyiydi. Sessiz ve yalnız. Her Sargun bireyinin olduğu gibi...
Tabii ki Sahra'nın bu durumu bilmesine gerek yoktu fakat inceliği karşısında da kayıtsız kalamazdı.
"Bir sorun yok. Sorduğun için teşekkürler."
Kıza samimi bir gülümseme yolladı. Uzun zaman sonra kendisini düşünen birini görmek adamı gerçekten gülümsetmişti ve hala Sahra gibi düşünceli insanların var olduğunu bilmek küçük bir umut yeşertmişti içinde. Artık böyle küçük mutluluklara ihtiyaçları vardı.
Adamın cevabına inanmasada inanmış gibi görünmeye çalıştı ve küçük bir tebessümle karşılık verdi çünkü şu durumda söylenebilecek çokta bir şey yoktu.
Karşınızda ki insan çaresizlik içinde çırpınarak iyi olduğunu ikna etmeye çalışıyorsa o insana diyecek bir şey bulamazsınız çünkü o an bildiğiniz tüm doğruları unutursunuz. Ne söyleyebileceğiniz bir cevap kalır, ne öğütleyebileceğiniz bir tavsiye kalır, ne de verebileceğiniz bir teselli kalır...
İşte Sahra da hepsinin ortasında kalmış dili hiçbir şeye dönmüyor sadece susarak kalmak istiyordu.
"Ha bu arada seni evimize yemeğe bekliyoruz Sahra."
Duyduğu cümle kızı bulunduğu durumdan anında soyutlarken adamın kurduğu cümleye istemsizce odaklanmıştı.
"Anlamadım?"
"Buraya geldiğinden beri seni doğru düzgün ağırlayamadık, hiçbirimiz işten başımızı kaldıramadık bunun için kusura bakma lütfen. Bizim buralarda misafire özen gösterilir, gereğince ağırlanır. Bu yüzden bizde seni konağa yemeğe davet etmek istedik."
Adil Beyin her konuda düşünceli davranması Sahra'nın hoşuna gidiyor ve kendisini önemli hissettiriyordu. Birçok insanla iş yapmışlardı fakat böyle samimi insanlara ilk defa burada rastlamıştı. Belki de şehir ve kültür farkından kaynaklıydı. Belki de burası İstanbul'a göre çok daha içten insanlarla doluydu.
"Düşünceniz için teşekkür ederim ama rahatsızlık vermek istemem."
Her ne kadar aksini konuşsa da aslında gidip o ortamda bulunmayı ve kafa dağıtmayı çok istiyordu. Küçük bir yemek bile olsa farklı insanlar görüp, tanımak ve değişiklik kıza iyi gelecek onu yorgun düşüncelerinden bir nebzede olsa arındıracaktı.
"Biliyor musun, eğer gelmezsen daha çok rahatsız olacağız."
Adil Beyin cümlesine gülen kız kafasını olumlu anlamda salladı.
"Peki o zaman size daha fazla rahatsızlık vermeyeyim."
Adil Beyde kızın cevabına gülerken karşılığını geciktirmedi. "Hah şöyle.. Yarın akşam seni alması için otele şöför göndereceğim. Bu arada yarın akşama planın yoktur umarım?"
Buraya henüz adapte olamadığından günleri fazlasıyla boştu ve planın p'si dahi yoktu gündeminde.
"İnanın buraya geldiğimden beri hiçbir planım yok."
Adam gülmeye devam etti.
"Senin adına üzüldüm fakat yarın akşam için üzüldüğümü söyleyemeyeceğim Sahra."
"Yani bu gülüşle söylemiş olsaydınız inanmazdım zaten."
Gülüşü kahkahaya dönen adam dünden beri ilk defa bugün gerçekten gülüyordu. Keşke Sahra gibi iyi insanlar her yerde olsaydı. Keşke her insan anlıkta olsa tüm hüzünlerinden uzaklaşabilseydi.
"Pekala. Yarın akşam misafirimizsin o zaman."
Olumlu anlamda kafasını salladı. "Anlaştık.." Küçük tebessümü dudağının kenarında kalırken dosyalarını topladı.
"Iıı, bu arada size yazılımı ve dosyaları gönderdim. Siz detaylıca inceleyebilirsiniz benimde son durum hakkında mühendis arkadaşlarla birkaç telefon görüşmesi yapmam gerekiyor."
"Tabi tabi, sen işlerini halledebilirsin."
"Size kolay gelsin takıldığınız bir yer olursa arayabilirsiniz."
"Tamamdır, sana da kolay gelsin."
Adama küçük bir baş selamı verdi ve eşyalarını toplayıp odadan ayrıldı. Kendi odasının yolunu tutarken Burcu'ya müsait olduğuna dair bir mesaj attı. Geç gelen cevaptan tahmin ettiği üzere Burcu'nun acil işi olduğu için gelmeyeceğini belirttiği mesajı okudu.
Biraz ara vermek ve Burcuyla sohbet etmek kıza da iyi gelecekti fakat maalesef düşündüğü gibi olmamıştı.
Saate baktı ve mola saatine kadar daha çok zamanının olduğunu fark etti. Sandalyesinde yerini aldı ve molaya kadar işlerini toparlamak için kollarını sıvadı.
Bilgisayarında biraz uğraştı ve hem Hakan Bey ile hemde iş arkadaşlarıyla yapması gereken telefon görüşmelerini yaptı. Şu ana kadar her şey istedikleri doğrultuda gidiyordu ve Hakan Bey bu durumdan oldukça hoşnuttu. Sahra'nın işin başında olması adam için bir avantajdı. Yakın zamanda Hakan Bey ve diğer çalışanlarda gelecek ve büyük bir toplantı yapacaklardı. Eğer her koşulda anlaşmış olursalar toplantının peşi sıra birde kutlama yapılacaktı.
Burcu'dan almıştı Sahra haberleri. Tabii kutlama fikrini Adil Bey kendisi söylemiş nasıl olur diye kızında düşüncelerini almıştı. Sahra da güzel ve eğlenceli bir ortam olacağını düşünerek olumlu karşılamıştı.
Düşünceleri ve işiyle zaman akmış ve Sahra işlerini hemen hemen toparlamıştı. Saate baktığında mola saatinin gelmiş olduğunu gördü ve rahat bir nefes aldı.
İşini çok seviyordu fakat en az sevdiği kadar da yoruluyordu. Her ne kadar bedenen yorulmasa da beyin olarak fazlasıyla yorucuydu.
Sandalyesinden kalktı ve köşedeki askılıkta olan deri ceketini giydi. Telefonunu ve küçük çantasınıda alıp kendine çeki düzen verdi ve odadan çıktı.
Şirketin biraz aşağısında ki restaurantta yiyordu yemeğini. Şirketle anlaşmalı bir yerdi yoksa muhtemelen Sahra'nın parası buraya yetmezdi. Üstelik birde kendilerini daha yeni toparlayabilmişken(!)
Eski günler aklına geldiğinde gözlerinin dolmasına engel olamadı. Yaşadıkları aklına bir bir nüfuz ederken unutmaya çalışmak imkansızında ötesindeydi onun için. Hadi ama yoklukla dolu bir çocukluğu kim unutabilirdi ki Sahra unutsun? Her istediği olan arkadaşlarının yanında hiçbir isteği gerçekleşmezken yanlarında ezilmenin eksikliğini nasıl unutabilirdi?
Bugün hala o arkadaşlarıyla karşılaştığında hepsinin gözünde eski halini usanmadan canlandırmalarını nasıl unutabilirdi?
Söylenildiği kadar kolay mıydı unutmak?
O unutsa bile ona asla unutturmayacak kötü insanlar varken hemde...
Gözyaşını dudağının kenarında hissedince ağladığını ancak fark etti. Hızla sildi kendisinin farkında olmadığı inci gibi değerli gözyaşlarını..
Etrafına bakındı ve kimsenin ona bakmadığına kanaat getirdiğinde çantasından çıkarttığı peçete ile daha çok sildi gözlerini. Kendini düşüncelerine o kadar kaptırmıştı ki restauranta geldiğini şimdi fark etmişti.
Derin bir nefes alarak temiz havayı içine çekti ve kendini iyi hissettiğini düşünerek bir adım attı.
"Merhaba küçük hanım.."
Daha arkasını dönüp sesin sahibini görmeden kaşları çatılmıştı. Bakmasına gerek yoktu çünkü bu sesi artık tanıyordu. Kendisinin kim olduğunu tanımasada sesini ve en sonda ki kelimesini çok iyi tanıyordu.
"Artık cevapta mı vermiyorsun?"
Bir iki saniyeliğine gözlerini kapattı. Tüm çekiciliğinin yanına yine ve yeniden uyuzluğunu da eklemişti gizemli prens(!)
Arkasını döndü ve gözleri adamın gözleriyle buluştu. Adamın yüzünü gördüğünde gözlerinin içinin titreyip dalgalandığını hissetti. Adı kadar emindi ki bunu adam da fark etmişti. Ani bir ürperti hissetti tüm bedeninde. Yine farklı duyguların girdabına kapılıyordu.
"Size neden cevap vereyim?"
Gözleri adamı istemsizce süzmeye başladı. İlk defa adamı inceliyordu ve bu ona heyecan vermişti.
Siyah boğazlı bir kazak ve üstüne toprak tonlarında bir ceket giymişti. Hafif kirli sakalları çehresini süslemiş gözleri yırtıcı bir ifadeyle kızın gözlerine kilitlenmişti.
Adamın gözleri gözlerindeyken yutkunmanın mümkün olmadığını düşündü Sahra. Bakışları o kadar deliciydi ki sanki hareket etse o an bozulacakmış gibiydi.
"Çünkü her normal insanın konuşabilmesi için cevap vermesi gerekir."
Gözlerini deviren Sahra anın büyüsünden çıkmış adamın içinden çıkan uyuzluk karşısında şapka çıkartma isteği ile dolmuştu çünkü bir an ancak bu kadar çabuk mahvolabilirdi.
"Siz normal olmadığınıza göre benimde size cevap vermeme gerek yok."
Bilmiş bir ifadeyle güldü ve arkasını dönüp içeriye adımladı. Bu adam yüzünden zamanını ayakta dikilerek harcamak en son tercihi bile olamazdı.
"Biraz ayıp olmuyor mu küçük hanım?"
Bıkkın bir nefes verdi kız. Adamın ısrarla uğraşmasına bir anlam veremiyor ve kendisi onu sinir ederken hiçbir şey olmamış gibi konuşması Sahra'yı çileden çıkarıyordu.
"Pardon ama benimle derdiniz ne?"
Aniden dönen kız, adamın burnunun dibine kadar geldiğinden bir haberdi. Burnuna dolan kokuyla sarhoş olmanın eşiğine gelirken düşüncelerini dile getirmek zor olacaktı onun için.
Genç adam kızın gözlerine bakarken istemsizce yutkundu. Çok güzeldi. Gözlerinin içi sanki onu çekiyordu. Onu az önce ağlarken görmüştü fakat çaktırmamaya çalışmıştı. Çünkü artık biliyordu ki bu küçük cadı onu izlediğini anlarsa ortalığı ayağa kaldırır adamı da kendinide rezil ederdi.
Düşüncesiyle beraber anlık gülme isteği gelsede kendini bastırmaya çalıştı.
"Seninle hiçbir derdim yok, sadece kötü bir başlangıç yaptık ve telafi etmek istiyorum hepsi bu."
Ağzından çıkan kelimelerin kendiside farkında değildi ve böyle bir şeyi nasıl bir anda söylediği hakkında en ufak bir fikri dahi yoktu.
Şöyle bir düşününce hiçbir zaman ailesi dışındaki insanlar için bir şeyleri telafi etmeye çalışan bir insan olmamıştı. İstesede olamazdı çünkü insanlara karşı bir şey hissetmiyordu. Onun için sadece iyi veya kötü ayrımı vardı ama daha ilerisi daha derini yoktu. Belkide zamanında aldığı darbeler ona hislerini unutturmuştu kim bilir.
Sadece anlamadığı bu kızdı. Bu kızla sürekli muhattap olmak istemesi. Neydi nedeni? O buna bir isim veremiyor bir neden bulamıyordu ama artık o neden her neyse onu çözmek istiyordu.
"Bence buna gerek yok.."
Adamın etkisi altındayken bile kendine olan inadını sürdürüp ısrarla içinden geçenlerin aksini söylüyordu.
"Bence var.."
Adamın ısrarı bir yandan hoşuna gidiyor bir yandanda tekrar onu sinir edecek bir şeyler söyleyecek diye kararsızlığa itiyordu.
"Fazla vaktini almam. İstediğin zaman gidebilirsin."
İlk defa anlayışlı bir cümle kurduğunu duydu. Kararı kıza bırakması Sahra'yı hoşnut etmişti.
"Çok fazla vaktim yok. Kısa bir süre kalabilirim."
Adam kafasını olumlu anlamda salladı ve restaurantta geçmesi için kıza önden yol verdi. İçeri girdiklerinde fazla kalabalık olmadığını gören adam rahatladı. Tanıdık kimsenin çıkmasını istemiyor ve rahat davranmak istiyordu.
Sahra'nın köşedeki masaya doğru ilerlediğini görünce adımlarıyla kızı takip etti. Genç kız adamı beklemeden oturunca adamda tam karşısına oturdu.
"Vakit ayırdığın için teşekkürler."
Belirli belirsiz kafa salladı ve yarım ağızla "önemli değil" gibi bir şeyler söyledi. Tek isteği sorunsuzca masadan ayrılmaktı ki neden adamın lafına uyup ona vakit ayırmak istemişti onu da tam anlayabilmiş değildi.
"Sanırım yemek molandasın, ne yemek istersin sipariş verelim."
Kırk yıllık arkadaşıymış gibi muhabbet etmesi Sahra'yı biraz rahatsız etmişti. Doğruyu söylemek gerekirse adamın konuşması kızda farklı algılar oluşturuyor ve farklı düşünceler içerisinde boğuşmasına neden oluyordu. Mesela ilk gördüğü her kadınla böyle samimi ve tekil şahıs mı konuşuyordu?
Sahra'yla karşılaştığından beri siz demek yerine kıza hep sen diye hitap ederek konuşmuştu. Yani bu demek oluyordu ki her gördüğü kadınla hiç çekinmeden yakın bir şekilde konuşabilen bir adamla aynı masada oturuyordu. Kızdı kendine genç kız. Tanımadığı bir adamla saçma bir şeyin içine düşüp onunla oturduğu için ayrı kızdı, adamın kendi kafasında kurduğu karakterini düşündüğünde ise ayrı kızdı.
"Sen bana neden cevap vermiyorsun?"
Düşüncelerinin öfkesiyle sinirle soludu. "Bana artık sen diye hitap etmeyi keser misin!"
Anlamsız gözlerle bakan adam birden sinirlenmesini gerçekten anlayamamıştı. Az önce masumca ağlayan kız ile bu cazgır kız aynı kişi mi diye sorguladı.
"Bence gereksiz öfkelisin, biraz sakin ol."
Adamın hiçbir suçu yokken düşüncelerinin siniri ona patlamıştı. Yok, ne olursa olsun bu adam yanındayken ona bir şeyler oluyordu. İyi veya kötü hayatında hiç hissetmediği duyguları bu adam ona garip bir şekilde yaşatıyor ve Sahra tutarsız bir insana dönüşüyordu.
Hayatı boyunca kendini sinirli bir insan olarak görmemişti. Çünkü hayatı boyunca sinire yer ayırmamış sabırla yaşayan ve bekleyen bir çocuk olarak büyümüştü Sahra.
Ve şimdi iki günlük henüz tanımadığı bir adam yüzünden bu anlamsız hallere düşmesi kendine kızmasına neden oluyordu ve bu durum karşısındakine sinir olarak yansıyordu.
"Sizinle oturmak istemem hataydı. Bir daha karşıma çıkmayın!"
Çantasını aldığı gibi masadan hızla kalktı. Gideceği sırada adam ani bir hareketle yerinden kalktı ve genç kızı kolundan tuttu.
"Sen neden bu kadar hırçınsın?"
Çatık kaşlarının altından bakarken artık sinirlerinin bozulduğunu hissetti. İki dakika normal konuşamayacak mıydı bu kızla?
"Bırak kolumu!"
"Sen bana düzgün bir cevap verene kadar bırakmıyorum!"
Madem kendisi inattı o zaman adamda inatlık yapmasını bilirdi. Ne vardı bu kadar olay çıkartacak anlamıyordu adam! Alt tarafı normal bir şekilde konuşmaya çalışıyordu ama yok hanımefendi tatlı sözden anlamak istemiyordu(!)
"Eğer kolumu bırakmazsan çığlık atmaya başlarım ve seni rezil ederim!"
Hah! Bu adam kimdi ki Sahraya ahkam kesmeye kalkıyordu! O bırak dediyse bırakacaktı işte o kadar!
"Hiçbir şey yapamazsın küçük hanım."
Sahra kendisini hafife alan adama tehlikeli bir bakış attı ve içinden üçe kadar saydı. Üç dedikten sonra tüm cesaretini toplayıp ağzını açmıştı ki kocaman bir el kızın ağzını kapattı.
"Ulan deli misin sen be kadın?!"
Adamın boşluğundan yararlanıp kolunu kurtardı ve ağzına kene gibi yapışan eli zorlukla çekti.
"Bir daha bu delinin karşısına çıkma!"
Hızla giden kızın peşinden şaşkınlıkla baktı adam. Bu kız gerçekten deliydi! Hemde zırdeli!
Tepkiniz nedir?
Beğen
4
Beğenmedim
0
Sevdim
2
Eğlenceli
0
Sinirli
0
Üzgün
0
Vay
2