Felsefe, Hayatın Yolu - Başlangıç
“Felsefe yolda olmaktır.” Karl Jaspers
“Felsefe yolda olmaktır.”
Bu sözü uzunca zaman evvel bir dergide okumuştum. Bir şekilde beni etkilemiş, ara sıra aklıma gelip düşünmeme yol açmıştı. Oldum olası felsefeye ilgim vardı. Araştırıp okuyup öğrenmek istediğim fakat hayatın yoğunluğu sırasında bir türlü vakit ayıramadığım, öğrenince ne işime yarayacağını bilmediğim bir alan. Lise yıllarında ders alırken çok sevdiğim ancak hayattan kopuk, bulutların ötesinde, günlük yaşamımız içerisinde yer almayan bir disiplin olarak bakıyordum galiba. Ta ki bu söz ile karşılaşıncaya kadar… Önce felsefe hakkında kitaplar aldım. Onları okudukça daha da ilgimi çekti. Bir süre sonra nereye gideceğimi şaşırdım. O zaman akademik olarak destek almaya karar verdim ve Anadolu Üniversitesi Felsefe Bölümüne yazıldım. Mezun oldum. Halen okumaya, araştırmaya devam ediyorum. Bu sözün sahibi Karl Jaspers’ın dediği gibi felsefe gerçekten yolda olmak. Öyle bulutların üstünden, hayata teğet geçen bir yol değil; hayatımızın, insanlığın yolu, insanın kendi yolu…
Ortaokul yıllarında ilk soru sormakla başlamışım. Bir ergen olarak o soruların “Felsefenin Büyük Soruları” ile bağlantılı olduğunu bilmiyordum. Ben kimim? Bu dünyaya neden geldim? Neden yaşıyoruz? Hayat neden bu kadar anlamsız? Mutluluk nedir? İnsan olmak ve bu hayatı nasıl yaşamakla ilgili pek çok soru…
Türk Dil Kurumu’nun sözlüğüne baktığımızda “İnsan”; “Toplum hâlinde bir kültür çevresinde yaşayan, düşünme ve konuşma yeteneği olan, evreni bütün olarak kavrayabilen, bulguları sonucunda değiştirebilen ve biçimlendirebilen canlı,” olarak tanımlanmıştır. Bu tanımdaki “değiştirebilen ve biçimlendirebilen” kısmının olabilmesi ve “Felsefenin Büyük Soruları”nı sorabilmesi insanın doğuştan sahip olduğu merak duygusunun eseridir.
Evet, her şeyi merak ederiz. Bundan iki bin beş yüz yıl önce yaşamış ilk filozoflar olarak kabul edilen Doğa Filozofları, çevrelerindeki dünyayı merak ettikleri için insanlığa çok büyük bir kapı açmışlardır. Onlar evrenin düzenini mitlerde değil de doğa olaylarında aramışlardır.
Ben bir bilim insanı veya filozof olmadığım için kendi küçük dünyamın sorularının cevaplarını kendi çevremde aradım. Bu araştırmaları yaparken karşıma bir dernek çıktı, spiritüalizm araştırmaları yapıyorlardı. O zamanlar bunu felsefe ile hiç bağdaştırmamıştım ama felsefe konusunda eğitim alınca gördüm ki esasında felsefenin bölümlerinden olan Metafiziğin alt ayrımında bulunan araştırmalarla ilgileniyorlarmış…
Felsefe Bölümünde okurken aldığımız hemen hemen her derste, İlk Çağ, Orta Çağ, Modern ve Çağdaş Felsefe, Etik ve Ahlak Felsefesi, Metafizik, Varoluşçuluk, Din Felsefesi, Dil Felsefesi, Epistemoloji vs… felsefenin ne kadar çok hayatın kendisi olduğunu anladım. Mantık dersi bile ilk bakışta kopuk ve zor gibi görünse de doğru düşünmenin yollarını öğretiyor. Etik ve Ahlak Felsefesi doğru ve iyi bir insan olma konusunda bize yardımcı oluyor. Özellikle beni bu alan öyle çok etkiledi ki ilk romanım “Gece ve Gölgeler”i Etik’ten etkilenerek yazdım.
Esasında felsefe hayatımızın her alanında var. Bizler pek çok zaman ismini bilmiyoruz. Araştırıp öğrendikçe hayat yolumuzda daha bilinçli olarak yürümeye devam ediyoruz ve bu yol sonu olmayan bir süreç. Jaspers dediği gibi;
“Felsefe, yolda olmaktır; hiçbir yere yerleşmemektir, sürekli bir maceradır. Felsefe yersizlik ve yurtsuzluktur; amansız bir göçebeliktir. Felsefe, evine hiçbir zaman ulaşamaz. Felsefe sadece aramaktır; aradığını bulamayacağını bile bile aramaktır. Felsefe, hakikate varamaz; o hep eksik olmakla yazgılıdır.”
Tepkiniz nedir?