PencereCİK

Bir pencere insana neler anlatabilir, içinde olanlara nasıl da bu kadar uyum sağlayabilir ...

Kasım 8, 2023 - 12:56
Kasım 8, 2023 - 12:54
 0
PencereCİK

PencereCİK

Öylece oturmuş gökyüzüne bakarken karşıda bir pencere fark edip gözünü ona dikmek nasıldır bilir misiniz?

Bir pencere düşünün ki, koca apartmanın kışın çıkan o sıcak akşam güneşinin vurmadığı tek penceresi. Ev ahalisi güneş sevmeyen insanlar sanırım, kışın içinde ufacık da olsa o iç ısıtan, o umut vermeye hazır minicik güneş ışığını evlerine sokmamak için panjurları indirmiş. Üç parçaya ayrılmış bir oda camının, o bölmelerini bile minicik kutucuklara bölmüş. Onlar dışarıya o ufacık aralıktan bakarken, dışardaki hayatta onları o ufacık aralıktan, silik ve karanlık yakalamaya çalışıyor.

Aynı pencerenin yanında sanki aydınlıklara açılan kocaman bir balkon kapısı. Güneşi olduğu gibi içine almış, buyur etmiş evin yan odasının karanlığına inat. Yan yana duran, bu aynı hayata açılan yolun birisi karanlıkta birisi sarı sıcakların içinde kalmış.

Bakınca içime benzettim. İçimdeki bir şeyler koşarak o aydınlık kapıdan geçmek isterken, bir yanım o karanlıkta kalmış, hayatın ufacık gözüktüğü o pencerenin ardında sanki. Hayatı ıskalamak gibi. Azıcık bir çabayla yan odaya gidip kendini güz güneşine bırakmak varken kalkıp yürüyecek dermanı yokmuş gibi.

Ne kolay yığılıyor insanın içi. Bazen olmayan şeyler de ütülenmiş gibi buruşuksuz ama askıda giyilmeyi bekleyecek bir gömleğe benzetiyor insanı. Her şey düzgün ama her şey biraz biraz eksik gibi. Ütülenmiş gömlek de dolapta giyilmeyi bekler belki çok uzun süre. İçimizde bekler ya bazen çok uzun süre sevilmeyi, sarılınmayı. Tıpkı o kırışıksız askı gömleği gibi. Belki bir kravatla renklenip en güzel günde giyilme ümidiyle bekler kapalı dolabın içinde. Hazır kıta ama beklemekten yorgun. Sevgiye, şevkate, bir sıcak bakışa, sımsıkı bir sarılmaya, burnunu boynuna gömerek koklanmaya aç.

Mevsimden mi diye düşünürüm böyle zamanlarda. Niyeyse hep aynı zamanlar gelir bu hissiyat. Halbuki o kadar da severim ki, sarının turuncunun kahverenginin her tonunu içinde barındıran bir sonbahar dalı gibi olmayı, her yerde öyle yapraklar görmeyi, o yaprakların üstünde yürümeyi, yazın kokusunu hala saklayan ama içine çekerken burnunun içini üşüten o serin havasıyla gelen kışa hoşgelesin diyen sonbaharı. Bu kadar sevdiğin bir şey seni bu kadar hüzünlendirir mi diye düşünürüm. Sonra derim ki olur elbet, sevdiğin kimse üzmedi mi seni mevsim niye yapmasın ki. İsteyerek yapmaz belki, tıpkı sevdiğin insanlar gibi.

Sevdiğin insanlar neden yapar seni üzeceğini bile bile. Ya da bilmeden mi yaparlar acaba? Ya da sırf bencilliklerinden midir? Sen neden bencil olamadın diye kızıyorum kendime. Bok ciğerim dayanmadı derdi bir arkadaşım. Öyleyim herhalde. Bok ciğerli.

Ey sobanın kovasını boşaltmak için haftalık çizelge oluşturduğumuz, mutfağında kertenkele çıktığı için bir hafta girip su bile alamadığım evim. Orası mıydı acaba yuvam, geçici miydi yoksa o zamanlarım. İsteseydim farklı bir hayatım olur muydu yoksa ben mi istemedim. Hep bir bahane buldum kendime o ışık vurmayan pencerenin küçük aralığından bakmaya. Korumak için değil kendimi, bu şekilde daha çok eskitildi üstüm başım. Daha korumasız oldum sanki beni o aralıktan gören insanlara. Gördükleri yanlarıma ısırıkla saat yapıp zamanlarını doldurdular sanki hayatımda. Geleni kabul edip gitmeye meyillileri tutmaya çalıştım sanki hep. Gitseler ne olur korkusu yordu beni. Gidenleri de gördüm ama. Yasını tuttum, kabul ettim ve kalktım. Çok geçtim o yan odadaki kocaman balkon kapısının önüne. Çok konuştum gözlerimi kısıp vuran güneşle. Sorular sordum. Kimi zaman yanıtladı sanki beni, kimi zaman sadece gözlerimin içine bakıp anlattı demek istediklerini, eskiden beri bildiğim beni çok iyi tanıyan eskimiş bir insanım gibi.

Hepimizin insanları var değil mi. Kim benim insanlarım. Kim anlar bir duruşumdan, bir cümlemden ne hissettiğimi. Kim açar öylesine ağlamak istediğimde omzunu. Üzülme ben yanındayım diye kim der ahkam kesmeden. Zor mudur birinin gerçekten yanında olmak? Zor mudur birini en az kendin kadar düşünmek, tüm bencilliklerinden sıyrılmak.

Dönüp arkama baktım. O balkon kapısına da akşamın karanlığı sarılmak üzere. Yine de o kapıdan bakasım, sabah vuracak güneşi o kapıdan karşılayasım var. Gitsem, bu gece bu kapıyı beklemeye, yeni günün güneşini karşılamaya geldim desem bir kuru koltuk verirler mi yorgun benliğimi dinlendirmeye? Alışkınım ne de olsa berjer koltuklarda uyumaya. Az uyumadım, minicik insanım diye on kişinin yatmaya yer arandığı evlerde tekli koltuklara sığışıp. Ondandır belki kendime çok büyük alanlar aramadım insanların hayatında. Onlarına bana açtığı, ama aslında sadece kendilerine ait olan odalarındaki koltuklarda taliptim hep. Her insanımın da değil ha aklınız karışmasın. Kalabalıktır aslında hayatım ama koltuğuna talip olduğum sayılı insan oldu yanımda yöremde.

Hep anlatacak bir hikayem olduğunda yazarım derdim kendime. Şimdi var mıdır bilmem, dilim döner kelimelerim anlatır mı o göğüs sıkışmalarımı ama o küçücük pencere bana yaz dedi sanki. İçimi sıkan karanlık, güneşi doğuracak gibi zorluyor ruhumun balkon kapısını.

İsyan diyor bazıları bu hallerime. İsyan mı ediyorum yoksa içimle mi konuşuyorum bilemedim. Asilik edecek yerlerim ağrıyor sanki. Hesaplaşasım var insanlarımla. Az ve öz kavga edesim. Ağzıma geleni sayasım, dümdüz küfredesim var. Ağzı çok düzgün bir insan değilimdir ama ya keyifliyken küfrederim ya çok sinirlenince. Üzüntüsünü susarak yaşayanlardanım. Şu an sinirlisin diye yaftalandığım azdır aslında. Sinirlenince yıkarım cam çerçeve ohhh. Bardak çanak kırılır, benim sinirim ruhumdan sıyrılır sanki. Sinirlendiğim insanı korkutmam da işin cabası.

Cabaları severim bu hayatta. Havadan gelen bolluktur cabalar. Bir misketle on misket kazanmak gibidir. Sahi nerde benim çocukluk misketlerim. İçinde yazı saklayan o camdan küreler. Sokağın tozuna bulanmış, bulanık olsa da içindekilerin saklı renkler olduğunu belli eden. Çocukluğumun misketleri gibi içim. Saklı renkleri var ama üstü başı toz olmuş. Silkelenmeye, silinip paklanmaya, parlatılmaya ihtiyacı var. Hayatında tekli koltuklarım olan insanlarım, yetişin silinecek cam misketlerim var.

 

                                                                                                                                                                  Kasım 2023

Tepkiniz nedir?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow

Eylül Tuğçesi Anlatacak bir hikayem olduğunda yazarım diyen biriydim. Hala var mıdır öyle bir hikayem bilmem ama denemeye karar verenlerdenim ...