UMUT KÖTÜLÜKLERİN EN FENASIDIR

Yine red yediğim aşklardan birine sitem. Yarıda bıraktığım yazılarımdan biri. Bazen devam edemiyorum.

Mart 1, 2024 - 16:35
 0
UMUT KÖTÜLÜKLERİN EN FENASIDIR

“Umut kötülüklerin en fenasıdır; çünkü işkenceyi uzatır.”

-Nietzsche

 

Yalnızım. Anlamadıkça yalnızlaşıyorum. Anlamıyorum. Neye güveneceğimi bilmiyorum. Sezgilerime mi? Var olana mı? Bakışlara mı? Denilenlere mi? İnsan nasıl karar verir? Neye dayanacağım bu kararları verirken? Gittikçe kendimi saklama gereği duyuyorum. Gittikçe yanlış olduğumu düşünüyorum. Çirkin olduğumu düşünüyorum. Çok güldüğümü düşünüyorum. Çok bağırdığımı düşünüyorum. Gurur duyduğum her yönümün delilik olduğu söyleniyor. Kısıtlanmaya zorlanıyorum. İşin kötü yanı bir yerde hak vermeye başlıyorum. Sürüden kopamıyorum, gittikçe içine çekiliyorum. İstemiyorum, sürüye karışmak istemiyorum, ama yalnızda kalmamalıyım. Ne yapmalıyım? İçki içmiyorum. Çalışıyorum. Deli gibi çalışıyorum. Böyle giderken sevince sevilirim sandım. Birde o girdi araya. Çok istiyorum. Çok. Umuttan vazgeçmek istiyorum. İşkenceyi uzatır der Zerdüşt. Ama vazgeçemiyorum. Anlamıyorum. Sanırım artık benim doğrularımın başkalarının yanlışları olabileceği gerçeğini kabullenmeliyim. İnsanların bana ne hissettiğimi söylemesine de izin vermeliyim sanırım. Büyütüyorum. O düğünde başkası olsa da aynı şeyi hissederdim. Saçmalama Selim bu. Neyini seviyorsun? Hovarda, sarhoş, deli. Ayrı ayrı veya beraber neden ciddiye alınalım ki? Karı kız düşkünü ilişki istemiyor. Ayşe Selim’e bir şey hissetmiyor hissettiğini sanıyor, hissetmiyor. Asla olmazlar. İnsanların neden böyle düşündüğünü anlayabiliyorum. Yalancı çoban misali güven vermedik. Çok içen bir insan neden sağlıklı ilişki yaşayabilsin ki? Çünkü dünyada tek sevgilisi olabilenler yüzde yüz mükemmel insanlar. Hadi insanları ikna etmek gerekebilir, seni ikna etmek zorunda olmak çok kırıyor beni. Acıtıyor. Son birkaç yıldır her istediğim erkeğin beni istemeyebileceğini ve bunun benim değerimden bir şey eksiltmediğini kabullenmiştim. Olgunlaştım. Mantıklı bakabildim. Fakat senin beni neden istemediğini anlayamıyorum. Çünkü artık karşıdan bir şey görmeden kendim bu kadar hissedemeyeceğimi biliyorum. Gördüğüm şeyi yanlış anlıyorum sanırım. Bunu nasıl kabulleneceğim? Boşluktan nasıl olabilir boş değilim ki? Korktum sormaya. Sormaya çalıştım alacağım cevaptan çok korktum. İstiyorum sanırım bu işkenceyi. İstemediğimi bildiğim tek şey var tahmin etmen. Olacakları tahmin etmen. Beraber olsak aramızdakiler bitince ne olacak diye düşünmen. Bir şeyler hissediyor olsan bunu düşünmezdin diyorum ama o kadar planlı birisin ki konu kadınlara gelince. Belki seni çok iyi tanıdığımı düşündüğüm için, ama tanımıyorum da. Hiç kimseyi tanımıyorum. Elma armudu tanır mı? Görür. Rengini bilir. Suyu akarken kendini görür onda. O kadar. Nasıl tanırım sizi? Sizi tanımama değer değilsiniz ama zorundayım. Hayatta kalmak istiyorsam bu toplumda zorundayım. Hangisi daha çok zarar verecek bana? Kabul görmek için değişmek mi, değişmeyip dışlanmak mı? Bu kararı neye göre vereceğim? Armut ağaçlarını hiç görmedim. Aynaya baktığımda sadece elma olmadığımı görüyorum. Dans eden bir kiraz aşığım belki. Farklı tellerden. Ben neyim bilmiyorum? Onun tadını biliyorum ama. İçimdeki hissini de biliyorum artık. Artık o hisside seviyorum. Ama sadece içimde seveceğim. Meyve bahçelerinde dolaşacağım ve her aldığım ısırıkta onu düşüneceğim. Aklım karışıyor, çok sıkılıyorum. Uzun süredir birşeyler hissetmediğim için mi böyleyim? Aşka mı aşığım yine? Onla bir alakası yok mu konunun? Çok uzun süredir içerideyim diye mi? Ama en son ne zaman böyle yazdın? Aşkı mı tanımlamak lazım önce? Gerçek aşk nediri mi sormak lazım? Hissettiğin şeyi neden hissettiğin mi açıklıyor aşkı? Hissetmek yetmez mi? Çok yorgunum. Düşünmekten yorgunum. Cevap aramaktan, istemekten. Ulaşamamaktan. Bir şans verilmemesinden. Evet inanıyorum benim hayrıma değilse olmaz, evet biliyorum evren benim için en iyisini hazırlıyor. Ama evren yalvarıyorum, sevilmek istiyorum. Sağlığım, ailem, işim herşey için şükrediyorum. Ama ne olur, ne olur artık bir armudum olsun. Çok açım. Susadım da. Tek ısırık yetmiyor. Geçen 15 dk bir kulübede yetmiyor. Ya da bana öğret. Sevişmekle duygusal bağın alakası olmadığını öğret. Elma sepetine koy beni. Ezileyim altlarında. Sağda solda. Kirleteyim ruhumu iyi gelecekse. Öğretecekse. Sevilmiyorsam sevmeyeyim. Beni bilirsin evren. İki ay ben kimi bekledim. Çetin bana beklemeyi öğretti. Sabrı öğretti. Çürük elmanın kurduyla doymayı öğretti. Söz veriyorum kendimi sana kanıtlayacağım evren. Kaybedecek bir şeyin yok ki. Yapamazsam üz beni. İçimdeki ikilemi yazamıyorum. Üzüleceksem bile olsunu istemeli miyim senden evren? Geçmiştik bunları. Ama üzülmeyeceğime eminim. Biraz fazla eminim yinede isteyemiyorum senden bunu. Ne yaptım farkında mısın evren? Bir ay yemek yemedim. Öyle sarstı beni bu çocuk. Zayıflarsam sever beni sandım. Halbuki ben zayıfken itilmiş...

Tepkiniz nedir?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow

Yaz Kızım Herkese merhabalar, 36 yaşında bir iş kadınıyım. Genelde deneme yazıyorum. Aklıma gelenleri sansürsüz geçiriyorum kağıda. Metaforlarım bazen çok ağır veya anlamsız olabiliyor. Beni tanımayanlar, hikayemi bilmeyenler için en azından. Daha melankolik, veya sorgulayan yazılarım var. Düz yazıda kafiyeyi çok severim. Bazen yarıdan başlıyor bazen tümü. Yarıda bıraktığım da çok var yazarken canımı acıttığından. Genelde bir sitemim var topluma. Şahsına münhasır kişiliğimden ötürü kabul edilmeyip dışlanışım ve bunun erkek kadın ilişkilerime nasıl yansıdığı. Bazen okuduğum kitaplardan etkilenip (felsefe, psikoloji) onlardan alıntı yapıp bana düşündürdüklerini yazıyorum ama eninde sonunda evde kalmışlığıma varıyor :) Umarım severek okursunuz.