VAZGEÇEBİLDİĞİMİZ KADAR ÇOĞALAN

Öznel düşünceler, pozitif bakış açısı, duygu durumunu yönetebilmek.

Ağustos 27, 2022 - 23:35
 0
VAZGEÇEBİLDİĞİMİZ KADAR ÇOĞALAN

     Bir hikaye vardı, bir balıkçı köyünde, balıkçılıkla geçinen bir adam varmış. Her gün balığa çıkar, ailesiyle karınlarını yakaladıkları balıklarla doyururlarmış.  Yeterince balık yakalaması her gün değişik zamanda gerçekleşiyormuş. Ama balıkçı yeterli miktara ulaşınca, evine dönüyormuş. Günlerden bir gün bu köye gezginci bir şehirlinin yolu düşmüş. Balıkçıyı bir süre gözlemledikten sonra ona “neden daha fazla balık yakalamıyorsun?” diye sormuş. Karnımız doyduktan sonrasına gerek olmadığını söylemiş balıkçı. “Fazlasını satmalısın.” demiş adam. Bunun ona ne getirisi olacağını sormuş balıkçı. “Daha çok paran olur, belki de ikinci kayığını alırsın, başka bir balıkçı çalıştırırsın.” Adam devam etmiş, balıkçı “ya sonra” dedikçe. “ Güzel bir ev alırsın, ailen o evde oturur. Konağın olur, büyük bir arazi alırsın, bir ada alırsın….” Diye sürdürmüş konuşmasını. Sonra diye sormaya devam ettikçe en sonunda adam “hiç” demiş.”Mutlu, mesut yaşarsın.”  Balıkçı cevap vermiş: “Ben ailemle şimdi de mutluyum. Bunu elde etmek için bu kadar çabalama ve uğraş mutluluğu kaybettirip, yeniden aratır bana.”

       Biz de hızlıca akan bu hayat düzeninde, balıkçının bulduğu mutluluğu yakalamak için debelenip duruyoruz. Kirada oturuyorsak bir eve sahip olmanın, bir evimiz varsa onun daha büyük olmasının, veya araba istememizin, arabanın özelliklerinin en son özellikli olanına sahip olmak istememizin ardı arkası gelmiyor. İstemekten vazgeçsek mutluluk koşa koşa gelir mi acaba?

       Tersinden bakalım varlıklı insanlar mutluluğa da el koymuşlar mıdır? Tabir yanlış oldu elbette. Mutluluk birilerinin tekeline alacağı bir duygu değil. Ne kadar insan var o kadar mutluluk üreyebilir. Hatta çoğalmaya çoook meyillidir. İstediklerini elde etmek ,  onu kaybetmemeyi de beraberinde getirmiyor mu? Şu anda büyük bir ikramiyeye kavuşsak, onu nasıl korurum, hırsıza, uğursuza kaptırmadan nerede nasıl değerlendiririm derdi ile huzurumuz kaçmaz mı?

        Kanaatkârlığın bu ülkede girişimcilik eylemlerini engellediğine dair bir görüş de var. Deniliyor ki, “ ‘azıcık aşım, kaygısız başım’ bu insanları tembelleştirmiş, daha fazlasını üretmeye, başkaları için de üretmeye kötü gözle bakmıştır. Ekonomimiz bu nedenle gelişmiyor. Bu kültürü değiştirmemiz gerekir.” Tüm bu görüşleri de göz önünde bulundurarak düşünmeden edemiyorum:

      -Göçebe yaşayan, dışarıda geçici barınaklarda ailece konaklayanlar mutlu değil midir? Acaba diğer insanların sahip olduğu bulaşık, çamaşır makinesi, buzdolabı özlemezler mi?

      -Kocaman konaklarda, afilli sofralarda ,  yaldızlı tabaklarda kuru fasulye bilmem ne sosu ile servis edilince daha mı doyma mutluluğu ürettiriyor?

      -Çirkin kadın yoktur, estetik bir yana türlü bakım ürünlerinden sonra, göz alıcı görünen bir kadın, bütün bakışlar üzerinde olmasını mı tercih eder, mıutlu olur; yoksa bir yemek masasına sevgi dolu eş ve çocukları ile oturmak mı onu daha mutlu eder. Ne kadar ilgi çekerse çeksin gerçek bir sevgiye hasretlik duymaz mı?

     - Gösterişli kıyafetler ve lüks araba ile caka satan bir adamın yanındaki insanlar hakkında  onu mu sevdiği, cüzdanındaki paraları mı sevdiği  hiç mi aklına gelmez? Ya da bir tabiat köşesine kıyafete ne olacağı umursanmadan serilmenin rahatlığı, doğanın ona gösterişi daha mutluluk vermez mi?

     - Sağlığı ille de kaybedince değerini anlamadan bir hastaneye yolumuzu düşürsek, oradan ayrılırken dünyanın en zenginiymiş gibi hissetmez miyiz?

       - Ağlarken başımızı yaslayacağımız bir omuz aramak, derdimizi paylaşmak için dosta koşmak, sadece bir günü gezerek tamamlamak için arkadaşa ihtiyaç duymak yerine; bir omuz olduğunuzda,  birinin derdini dinlediğinizde, tek başınıza gezip yeni yol arkadaşları veya gözlemlediklerinizi içinize alarak ruhunuzu genişlettiğinizde mutluluğa davetiye çıkarmış olmaz mıyız?

       Düşünüyorum, düşündüklerim beni yine kendimize yolculuyor. Ne kadar vazgeçersek o kadar sahip olduklarımız çoğalıyor. Almak değil vermek mutluluktur, diyorlar artık çoğu yerde. Bence de….

Tepkiniz nedir?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow

GÜMÜŞ SÖZ Sözün gücünü farkedeli epeyce yol aldık hayatta. Tadımız, tesellimiz, yoldaşımız, yârenimiz ve daha niceleri oldu söz benim için. Sözlerle dolu nice kitaplar.... İnsanoğlunun en değerli buluşu herhalde sesi söze, sözü yazıya dökmek....Sahibinin zerresi kalmamışken dünyada sözü yolculuğuna devam eder. Öyle bir sözdür ki o, doğduğu dilin gücünü yansıttığı ölçüde ömrü devam eder. Sözün gücüyle ruhlar inşa etmeyi isteyenlerin paylaşım mecraları bulmaları ne güzel şans!...