SARMAŞIK

Sabahın ilk ışıkları etrafı aydınlatmaya başlamışken, gökyüzü usulca maviye boyanıyor, bulutların bir kısmı ortaya çıkıyor bir kısmı ise çok uzaklardan süzülerek geliyordu.

Kasım 29, 2021 - 15:12
 0

1. 2.BÖLÜM: Mazi Kara Bir Defter

2.BÖLÜM: Mazi Kara Bir Defter
SARMAŞIK

Sabahın ilk ışıkları etrafı aydınlatmaya başlamışken, gökyüzü usulca maviye boyanıyor, bulutların bir kısmı ortaya çıkıyor bir kısmı ise çok uzaklardan süzülerek geliyordu.

Bir gün daha yeni bir sabaha gözlerini açmıştı çoğu insan. Hayatın yükünü sırtlamak için yine uyanmışlardı. Her birini bir köşede yeni dertleri beklerken onlar nasıl süprizlerle karşılaşacaklarından bir haber ilerliyorlardı. 

Bilinçli bir ilerleme olduğu söylenemezdi şayet kimisi isteyerek, kimisi istemeyerek, kimisi sevinçle, kimisi içine çöreklenmiş kederle, kimisi dışarıda açlıkla ve yine kimisi de cebinde tomarla dolu parasıyla ilerliyordu. 

Birbirinden farklı duygularla yine birçok insan yeni bir güne neler yaşayacaklarını bilmeden uyanmışlardı. 

Nasıl uyandırdığını bilmeyen fani dünya, bugünde onları umursamadan acımasızca dönüyor ve onları da etrafında döndürüyordu. 

Hayattı ya işte bu, herkesi uğraştıracak bir meşgale buluyor ve durmaksızın bir yerlere savuruyordu. Kimin payına ne düşerse, sonunu bilmeden savaşıp duruyordu tüm bedenler... 

Peki, eğer Sahra'nın payına ne düştü diye soracak olursanız, işte onun payına düşende bugününe şükretmekti. 

İki sene evveline kadar dikenli yolları ayakları kanaya kanaya geçmiş, yokluk içinde büyümüş, hayatın en dibini görmüş ve yeri gelmiş insan yerine konulmamıştı. 

Ne acı ki hayatta ki en kötü şey de budur; hayatın onları nerelere iteceğini bilmeden kendilerini düşmez kalkmaz sanıp çok büyük biriymiş gibi gören, kendini bilmez insan müsveddeleri tarafından insan yerine konulmamak!!! 

Dünya öyle bir hal almış ki iki kuruş fazla parası olanlar kendilerini yere göğe sığdıramayan acizler olmuşken, en masum insanları hiç düşünmeden bir böcek gibi ezen et yığınlarıyla dolmuştu. 

Böyle bir dünya da pirüpak kalıp içinde ki merhameti, vicdanı kaybetmemek öylesine zorken ne mutlu ki yalnızca; tüm evreni yaradanın aşkını kalbinde taşıyanlar bu zorluğu başarabiliyordu. 

İmtihan dünyası diye boşa dememişlerdi. Şu hayatta herkesin imtihan olduğu bir şey vardı ve bu imtihanı geçenler yılmadan şükürle sabredenlerdi vesselam... 

Sahra da yaşamı boyunca karşılaştığı zorluklarla kendini kaybetmeden, isyansızca  mücadele edip şükrettiği için kendini şanslı kişilerden biri olarak görüyordu. Maalesef ki onlarca insanın arasında şükretmeyi bilenlerin sayısı bir elin parmağını geçmeyecek kadar azdı. 

Allah bizi şükürsüzlerden eylemesin, hepimize doğru yolu göstersin diye bir dua gönderdi genç kız göklere... 

Yine düşüncelerinin esiri olup dalıp gitmişti maziye. Mazi, kalbinde kabuk tutmayan bir yaraydı. Ve sanki bir şeyler o yarayı sürekli deşip duruyor unutmasına imkan tanımıyordu. 

Çıkmak istedi artık bu düşüncelerden. Çıkıp her anını çöpe atmak istedi. Düşünerek yaşamak istemiyordu artık. Aklına her defasında aynı şeylerin nüksetmesi ruhunu ele geçirip onu kemiriyordu. Artık bunun olmasını istemiyordu. Geçmişi silinmeyecek bir kalemle karalayıp hiçbir şekilde okunmayacak bir hale getirmek istiyordu. Evet, artık sadece bunu istiyordu... 

Zihnini boşaltıp, eskiyi görünmeyecek bir yere fırlattı ve ellerini şakaklarına götürüp ovuşturdu. Bugüne çok hızlı başlamıştı, bu yüzden önünde ki bilgisayarı rahatsızca kapattı. 

Sabahtan beri kafası kazan gibi olmuştu. Sürekli yeni düzenlemelerle ilgilenip yeni kodları yazmakla uğraşmıştı. Artık biraz mola vermek onun için iyi olacaktı. 

Odasından çıkıp ortak çalışma alanına doğru ilerledi. Adil Bey'in asistanı Burcu'yu orada görünce gülümsedi ve yanına doğru yöneldi. 

Çalışacağı kişilerle tanışmıştı. Şimdilik hepsi iyiydi. Bugün burada ki ikinci günüydü ve şu ana kadar işle veya insanlarla herhangi bir sorun yaşamamıştı. 

Haa tabii dün ki kaba adamı saymazsa! 

Kaşlarının çatılmasıyla adamın dedikleri aklına gelmiş ve o anda duyduğu sinirin kat fazlasını şu an yeniden içinde hissetmeye başlamıştı. 

FLASHBACK

Genç adam kollarında ki kızın aniden çıkmasıyla şaşırmışsa da belli etmemişti. Ne olmuştu da bir hışımla kollarından çıkmıştı? Üstelik onu düşmekten kurtarmıştı. Teşekkür edeceğine böyle mi davranıyordu?! 

Adamın düşüncelerinden bir haber olan genç kız, üstünde bıraktığı etkiden kurtulmak için kollarından ani bir hareketle çıkmıştı. 

Gözleri adamın gözlerine kilitli kalmışken derince yutkundu genç kız. Adamın aurasına o kadar kapılmıştı ki kendisini baştan aşağı süzdüğünü fark etmemişti bile. 

"Bence topuklu ayakkabı giymemelisiniz." 

Ne? Ne demişti? 

Anlamsızca adama bakarken cümlesi kulaklarında tekrar etti; bence topuklu ayakkabı giymemelisiniz(!) 

Şu an onun topuklu ayakkabısına mı takılıyordu cidden?! Kendisi kapıyı kabaca açarken sorun yoktu, Sahra'nın topuklu ayakkabıları mı sorun olmuştu?! 

İşte o an da genç kızın beyninde şimşek misali çakan düşünceler tam anlamıyla bunlardı. Aurasına kapıldı demiştik değil mi? Unutun gitsin! Bu nezaketsiz adamın iki dakika da neyine kapılınır ki?! 

"Pardon beyefendi, anlayamadım?"

Genç kız bedenine yayılan siniri cümlesine yansıtmamaya çalışsa da tahmin edersiniz ki bu onun için pek mümkün olmamıştı. 

Kızın sinirlendiğini fark eden adam küçük oyununa devam etti. Kendisine teşekkür etmemek neymiş görecekti bu küçük hanım! 

"Diyorum ki; bir daha ki sefere sizi tutacak biri olmayabilir. Bu yüzden eğer yürüyemiyorsanız topuklu ayakkabı giymeyin!" 

Sinir kat sayısı gittikçe yükselen Sahra, ilk defa böyle bir şeyle karşılaştığını fark etti. Tabii ki daha önce de ters insanlarla muhattap olmak zorunda kalmıştı ama kesinlikle böyle basit bir olay yüzünden kimseden bu şekilde bir saçmalık duymamıştı! 

"Bence siz kapı nasıl açılıp, kapanılır önce onu öğrenin beyefendi!" 

Kızın sertçe çıkışmasını beklememişti adam. Her zaman ki gibi karşısında onun suyuna gidecek ve muhabbet etmek için can atacak birini göreceğini sanıyordu. Fakat karşısında ki kız tanıdıklarının tam tersiydi. Ve onun kim olduğunu bilmeden böyle konuşabilmesi ise onu bir hayli şaşırtmıştı. 

Aslında adamın asıl şaşırdığı şey; kendine fazlasıyla güvenip adamın kim olduğunu umursamadan ona diklenmesi, onunla böyle konuşabilmesiydi. Sahi, bu kız onunla nasıl böyle konuşabiliyordu? 

"Teşekkür edecektim ama kabalığınız karşısında gerek kalmadığını düşünüyorum!"

Sahra o gün adamın ağzını açmasına fırsat vermeden son cümlesini yüzüne tokat misali vurup yere saçılan eşyalarını topladı ve nereye gideceğini bilmeden adamın yanından uzaklaştı. 

Genç adam ortada kalmış bir vaziyette karışısında ki kızın gidişini izlemişti. Az önce ne yapmıştı o? Kendisini mi susturmuştu, ona mı öyle gelmişti? 

Genç kız aklına dolan anlarla gülümsedi. Adamın konuşmasına fırsat vermeyip yüzündeki şaşkın ifadeyi görmek hoşuna gitmişti. Bu da ona ders olsundu! Bir daha hiçbir bayana böyle bir şey söylemeye kalkışmazdı! 

Koluna dokunan Burcu ile kendini toparladı ve düşüncelerini atıp kıza odaklandı. 

"Sahra Hanım bir şey mi istediniz?"

Burada ki herkes her daim bir şeye ihtiyacı olup olmadığını soruyorlar ve kendisini hiç yalnız bırakmıyordular. Özellikle de Burcu kendi işleri haricinde kıza zaman ayırıyor ve burada ki her şeyi gösteriyordu. Açıkcası bu ilgi ve saygı onunda hoşuna gidiyor ve farkında olmadan buradakilere gittikçe alışıyordu. 

"Hayır canım, bir şey olmadı. Sadece biraz ara vermek istedim."

Kız mahcup bir ifadeyle gülümsedi. 

"Ah, pardon. Bugün o kadar yoğun ki bir sürü sorun ile uğraşıyorum ve sanki her baktığım yerden daha fazla sorun çıkacakmış gibi hissediyorum."

Sorunun ne olduğunu bilmeyen kız, Burcu'yu ne bu kadar sıkıntıya sokmuş merak etmişti. 

"Ciddi bir sorun değildir umarım?"

"Maalesef ciddi bir sorun Sahra Hanım..."

Burcu'nun umutsuz ifadesi kızı üzmüştü. Bu yüzden ne olduğunu öğrenmek istiyordu. Belki de ona yardımcı olabilirdi.

"Belki halledebileceğimiz bir şeydir. Anlatmak ister misin?"

Burcu sanki bir kurtarıcı arıyormuş gibi hemen anlatmaya başlamıştı. Sahra'nın her şeye pozitif yaklaşması Burcu'nun hoşuna gidiyordu. Daha ikinci gününde olmasına rağmen genç kızın kurtarıcı bir yönünün olması Burcu'nun dikkatini çekmişti. 

"Güvenlik yazılımıyla ilgili bir projeye başlamıştık. Aylardır bu projenin yazılımını ve programlarını yazmakla uğraşırken şimdi yazılımın birinde bir hatayla karşılaştık. Ve hiç kimse hangi kodun hatalı yazıldığını çözemiyor! İşin kötü yanı yarın adamlarla projenin son toplantısı yapılacak!"

Burcu'nun sesi sonlara doğru sitemle çıkmıştı. Maalesef büyük bir talihsizlik gelmişti başlarına. İşin içinden nasıl çıkacaklarını ise bilemiyorlardı! 

Sahra sorunun gerçekten ciddi olduğunu anlamıştı. Eğer yarın toplantı olmayacak olsaydı birkaç gün sürecek olsa da detaylı çalışıldığında halledilebilirdi. Ama bu şartlarda zor gibi görünüyordu. 

"Peki Adil Bey'in haberi var mı?"

Burcu kafasını sıkıntıyla olumlu anlamda salladı. 

"Şu an o da yazılımı inceliyor. Morali çok bozuldu.."

Sahra derin bir nefes aldı. İstemsizce o da gerilmişti. İş hayatında böyle şeylerin olması herkes için yıpratıcı bir durum oluyordu. Bir şeyleri çözmeye çalışırken acele edilmesi daha çok paniğe sebep oluyor ve bu yüzden hata üstüne hata yapılmasına yol açıyordu. Kendiside çalıştığı yerde böyle sorunlarla karşılaşmıştı. Herkesin aklı başından giderken soğukkanlı kalmak onun için hep bir avantajdı. Görünen o ki şimdi de burada soğukkanlı birine ihtiyaçları vardı. 

"Şu yazılıma birde ben baksam, Adil Bey için sorun olur mu?"

Burcu'nun yüzü karamsarlığından sıyrılıp anında aydınlandı ve büyük bir heyecanla atıldı. 

"Sahra Hanım çok iyi olur! Adil Bey hiçbir şey demez aksine yardımcı olabilirseniz  çok sevinir!" 

"Tamam o zaman, Adil Bey'in odasına gidip bir bakalım."

Burcu yüzünde ki kocaman gülümsemeyle Sahra'ya önden geçmesi için eliyle yön verdi. Sahra'nın bakacak olması kızı umutlandırmıştı. Sahra da kızı umutlandırdığının farkındaydı. Bu yüzden onlar için elinden geleni yapmaya çalışacaktı. 

Düşünceleri ve Burcuyla beraber uzun holü arşınlayıp Adil Bey'in odasına geldiler. Kapıyı çalıp "gel" deyişini duymayı beklediler ama içerden ses gelmeyince Burcu fark etmediğini düşünerek tekrar çaldı ve ardından içeri girdi. Tam tahmin ettiği gibi Adil Bey'in bilgisayardan kafasını kaldırmayıp kızları fark etmemesi, işe pür dikkat odaklanmasındandı. 

"Adil Bey.." dedi genç kız varlığını belli etmek ister gibi. Aksi takdirde onları fark etmesi pek mümkün olmayacaktı. 

Asistanının sesini duyan adam bir anlık kafasını o yöne çevirse de işine kaldığı yerden devam edecekti ki Sahra'nın da Burcu'nun yanında olduğunu gördü. 

Adil Bey sıkıntıyla yüzünü ovuşturdu. Sahra'yı görünce istemsizce "yeni bir sorun daha geliyor" diye düşünmeden edemedi. Aylardır uğraştığı iş elinde patlama noktasına gelmişti ve onun şu an bir hatayı daha kaldıracak ne sabrı vardı ne de aklı! 

"Kızlar önemli bir şey yoksa sonra konuşalım."

Burcu, patronunda ki gerginliği almak istercesine vakit kaybetmeden söze girdi. 

"Adil Bey, eğer izin verirseniz Sahra Hanım yazılımı incelemek istiyor."

Kulağına dolan cümleden tam anlamıyla emin olamadığından karşısındaki iki kızı da şüpheyle süzdü. Doğru mu duymuştu, yoksa artık yorgunluktan beyni ona kendi kendine diyaloglar mı kurgulatıyordu emin olamadı. 

Birkaç dakikalığına ortama belirsiz bir sessizlik hakim oldu. Sahra, Adil Bey'in ifadelerinden bir sonuç çıkaramamıştı. Adamın sessizliği devam ederken genç kızda yüzünü incelemeye devam ediyordu. Kızmış gibi görünmüyordu fakat hoşuna gitmiş gibide değildi. Kendini bir yardım uğruna saçma bir ikilemin arasına attığı için kızdı Sahra. Eğer adam biraz daha cevap vermemeye devam ederse kızgınlığının yanına muhtemel pişmanlığıda eklenecekti. 

"Adil Bey?.."

Burcu'nun sesi kulaklarını tekrar doldurdu. Ses tonu artık bir cevap vermesi için beklediklerini duyuruyor gibiydi. 

Adil Bey derin bir nefes aldı. Ne zaman çok çalışsa bir süre sonra beyni onu terkedip gidiyor, insanların dediklerini anlamıyor, sonradan anladığındaysa cevap vermek istiyor ama kelimeleri bir araya getiremiyordu. Şu an da o anlardan birini yaşıyordu. Kızlar şanslıydı ki bu sefer kendine gelmek o kadar da uzun sürmemişti. 

Nihayet malum dakikaların ardından kafasını toplayabildiğine kanaat getirdi ve ortamın sessizliğini bozdu. 

"Kusura bakmayın kızlar... Sahra bakarsan benim için büyük bir iyilik yapmış olursun. Kafam yeterince doldu..."

Sahra olumlu cevabı duyunca belli etmesede rahatladı. Aksi takdirde  karışmakla yanlış yaptığını düşünüp içi içini yiyecekti. 

"Belki bir faydam dokunur diye bakmak istedim. Sorun yok değil mi?"

Her ne kadar onay cevabını almış olsada yine de sorma gereksinimi duymuştu. Belki kendisine ayıp etmemek için bakabilirsin demiş olabilirdi. Her durumda emin olmak istedi genç kız. Kendi dayatması sonucu bir şeyler yapmak pek adeti değildi. 

"Hayır, kesinlikle seninle alakalı bir sorun yok. Yani aylardır uğraştığımız işi tek bir hata yüzünden kaçıracak duruma geliyoruz ve kimse sorunu çözemiyor ya ben buna deliriyorum!" 

İsyan dolu sesi kendine ve çalışanlarınaydı. Kendi yaptıkları hatayı kendileri bulamıyordu ya işte bu noktada herkesi ve her şeyi sorguluyordu! 

"Burcu, Sahra Hanıma sen yardımcı olursun ben çıkıyorum." 

"Peki Adil Bey..."

***

Kızarmış gözleri uyumamak için direnirken bakışları yanı başında ki küçük çalar saate kaydı. Akrep ve yelkovan hızla dönüyor sanki bir an önce karanlığı aydınlığa çıkarmak istiyor gibiydi. Her kafasını kaldırdığında akrep bir tur daha dönmüş bir sonra ki rakamı sabırsızlıkla geçmeyi bekliyordu. 

Saat tam 04:20 idi. 

Sahra yine zamanı durdurmak istediği anlardan birindeydi fakat zaman ısrarla su gibi akıyor, kıza fırsat vermek istemiyordu. 

Neyse ki uzun çabalarının sonucu amacına ulaşmıştı ve son kontrollerini yapıyordu. Onun için fazlasıyla yorucu olmuştu fakat sonunda birilerini mutlu ettiğini görmek onuda mutlu edecekti. 

Onun için hayat böyleydi; kendi için bir şey yapamadığı yerde başkaları için yapıp onların mutluluğuyla kendini de mutlu etmekti. Belki de iyiliğin güzelliğini bu sayede fark etmişti. Kendi ruhunu, çevresinde ki insanları iyi ederek doyurmayı öğrenerek...

Derin bir nefes verdi ve yüzüne yerleşen geniş tebessümün eşliğinde yazılımın son halini dosyaya aktarıp kaydetti. Bilgisayarını kapatıp yorgunluktan isyan eden bedenini esnetirken artık tek isteği onu dinlendirecek bir uykuydu. Tabii kendi yatağında(!) 

Her yanını ağrıtan sandalyeden kalktı ve geniş yatağa kendini attı. Her ne kadar rahatça uyumak istese de yerini yadırgadığı için bu pek mümkün değildi. 

Sık sık uyanacağını bilmesine rağmen gözlerini dinlendirmek için usulca kapattı. Artık bu yorgunluğu üstünden atmalıydı...

Tepkiniz nedir?

Beğen Beğen 0
Beğenmedim Beğenmedim 0
Sevdim Sevdim 0
Eğlenceli Eğlenceli 0
Sinirli Sinirli 0
Üzgün Üzgün 0
Vay Vay 1
Dilara Esen Üstündağ Instagram dilaraesenustundag// Wattpad Dilaraaustundagg