EVİM NERESİ?(13)

KÜÇÜK BİR MOLA

Mayıs 19, 2024 - 16:08
 0
EVİM NERESİ?(13)

 -Küçük alıştırmalar bunlar… Oldukça iyi gidiyorsun. Seni özel yapan bu. Burdaki varlığını da şüphecilikte kullanıyorsun, sana aktarılmış bilgileri de kullanıyorsun. Öncül grupta birkaç kişiden birisin. Siz diğerlerinden ayrı bir performans sergilediniz.

   -Bir şey takılıyor aklıma. Madem hükmünüz bu kadar geçiyor, kontrolünüz mümkündü de neden bu kadar bozulana değin beklediniz? Aslında hiç kontrolü bırakmasaydınız.

    - Ne yani? Çamaşır makinasını otomatik icad edip, yine her aşamasını müdahele ile mi ilerletseydik? Bu mantıklı geliyor mu sana? Şimdi ön yıkama, bitti, esas yıkama, hadi şimdi durulama, son işlem kurutma… Bunları programlayıp kendi ilerlemesini sağlamak mümkün. Ama arada arızalanıyor, o zaman insan müdahelesine gerek var. Kılavuzuna uygun kullanmayanın makinasına bir sene içinde, usulüne uygun kullanana on sene sonra müdahele gerekiyor.

     -Kullanım kılavuzuna uymadık insanlar olarak. Dünyamızı hor kullandığımıza şüphe yok. Bencillik genini ortadan kaldırmak mümkün olsaydı? Her bir insan bir diğerini düşünmeden adım atamasaydı, daha iyi olmaz mıydı?

     -Var öyle varlıklar. Yardımcı dediklerimiz başka bir boyutta varlıklarını sürdürüyorlar. Onlar bencillik de yapmazlar, olumsuz herhangi bir girişim de… İnsan ayrı bir frekansta yaratıldı, farklı amaçlar için.

     -Yani canınız sıkıldı kaos olmadan. Bir kargaşa arzulandı onun için mi insan var…

     -Hayır tek düzende varlıkların mutluluk ve mutsuzluk gibi algıları yok. Zaten yaşam amaçları üzerine yaşıyorlar. Evrenlerinin yasaları böyle çalışıyor. Yeryüzü farklı komutlar, düzenlerle çalışıyor. Hayvanın da bitkininde mutluluk, mutsuzluk algıları var mesela. Onlar da bu düzenin bir parçası olarak görevlerini yapıyorlar.

    İş yerinde bulunduğum saatler günlük yaşamın bir parçası olark devam ediyordu. Ama bende farklılık olduğuna dair söz sarkıtanlar fazlalaştı. “Artık eskisi gibi giyimime özenmediğim, ama daha güzel olduğum, yüzümün aydınlandığı, kolay kızmadığım, hemen küsmediğim” gibi söylemleri duyuyordum etrafımdan. Çenemi çok da kapalı tutamayıp, kıyısından köşesinden tanık olduğum dertlere çareler üretiyordum sözlerden. Terapi gibi geliyormuş onlara.

     - Çocuğuma bir türlü ulaşamıyorum. Ergenliğe girdi ondan diyorlar. Ama biz de geçirdik o yaşları. Hiç de bu kadar estirmedik ailemize. Para dedi mi olacak, gezmeye gidecekse gidecek, istediği saatte dönecek, ders çalışma diye bir şey yok, okula gidip durumunu sormaya korkuyorum, bütün öğretmenler etrafıma doluşup şikayet yağdırıyorlar. Zaten ben de evde çare üretemiyorum. Anlamıyorum, bu çocuğu ben doğurdum, ben yetiştirdim, neyi yanlış yapıyorum da böyle oldu?

     - Senin üzerinde şu anda anne ve babanın etkisi ne kadar var?

     -Hiç yok, onlar memlekette. Benim onlara katkım iyiliğim olması gerekiyor. Artık tarla işleri yapamıyor, hayvan da besleyemiyorlar. Zar zor günlük ihtiyaçlarını karşılıyorlar.

     -Sen onlardan ne zaman koptun, düşün bakalım. Dünyaya gelip hayat yolculuğuna başlıyoruz. Çocuklar da bir anne ve baba vesilesiyle hayata katılıyorlar, ama sahipleri olmaları mümkün değil. Sadece rehber olabilirler. Çocuğun bunu farkedip rehberliğinden yararlanırsa ne ala, yararlanmazsa zor yoldan öğrenecek demektir. Anne ve baba olarak sizin yapabileceğiniz çok bir şey yok.

      -Yani salayım ipin ucunu. Nerede başını belaya sokarsa soksun öyle mi?

      -Sen salmasan da öyle oluyor. Sen düştüğü yerde, kalktığı yerde, başarısında da çöküşünde de hep yanında olmayı bileceksin o kadar!

      -Hiçbir ebeveyn bunu yapamaz, doğru da değil. Sen anne olmadın, evlenmedin bile daha. Annen ve baban sana karışmasın istediğin için öyle söylüyorsun.

       -Ben hâlâ ailemle yaşıyorum. Onları yok saymam, bunu istemem de. Kötü olduğumda annem psikoloğum, babam en güçlü dayanağımdır. Daha küçük yaşlarda böyle düşünmüyordum haklısın. Bir arkadaşımı sevmiyorlardı, onunla görüşmeme kızıyorlardı, ben de onlara nasıl kızıyordum, hatırlıyorum. Ama o kişiyle ilişkimi onlar söylediği için değil, kendim anlaşamadığımı yaşadıktan sonra bitirdim. Tecrübeyle onlar daha önceden görüyorlar elbette. Çocuklar akılları kadar nasiplenirler yol göstericilerinden. Aklını da sen var edemezsin. Neyse o kadardır. Kişi kendisi işletmek istediği kadar geliştirir, iyiye yorar. Kötüye yordukları ise aklın ürünü değil zaten.

          -Benim çocuğumda akıl çok. İyiye, kendi yararına yormuyor işte. Gelecekte pişman olacak biliyorum. Bize kızacak. İyi anne baba olmadığımızı söyleyecek. Madem onu dünyaya getirmişiz, herşeyini karşılamak zorundaymışız. Kendisi gelmek istememiş bu dünyaya. Öyle söylüyor.

         - Çocuğunun kafasının karışmasına ihtiyaç var. Gel sen bunu yap. Bugünden itibaren şimdiye kadar konuşmalarında söylediklerinin tam tersini söyle. Onunla zıtlaşma. Az konuş. Gitmek istediği yere gitsin, para konusunda sınırlarını söyle; mesela haftalık…..lira. Bunu birlikte belirleyin. Bundan fazla da verme. Hatta iki gün sonra ekmek parası kalmadığını, ondan bir ekmek parası borç istediğini söyle. Verirse de çok teşekkür et. Diğer haftalıkta borcunu vermeyi unutma.

           -Güzel fikir. Çocuğumla oyun oynayayım yani.

           -Rehber ol. Hayatı öğrenmesini, geleceğine hazırlık yapmasını istemiyor musun?

           İki hafta geçti. Arkadaşımdan ses yok. Çay odasında karşılaşınca sordum:

           -Sizin çocuk ne alemde?

           - Pek bir rahat, istediği gibi yaşıyor. Geçen hafta harçlığı bitmiş, babasından almış, bana söylememesini tembihleyerek. Ama dırdır yok. Babası da mutlu. Ev daha huzurluymuş. Ben başladım yeniden. Eşim rahat bir insan. Çocuğu çok umursamıyor. Saldım çayıra mevlam kayıra olacak, böyle olmaz. Birinin onu kısıtlaması lazım.

            Anladım ki sorun gençte değil, ebeveynlik rollerinde birlik sağlayamamış anne ve babada. Her ikisinin de haklı olduğu yönler vardır, ama ayrı tellerden çalmak çocuğa iyi gelmiyor. Bocalaması bu yüzden.  

                           Artık kendi sorunum kalmamıştı. Etrafımdakilerin sorunlarını dert ediniyordum. Bu çember gittikçe büyüyor, mahalle, şehir derken ülkelr düzeyinde sorunlara odaklanır oldum. Çözüm için sürekli beyin cimnastiği yapıyor, bulamadıkça moralim bozulup enerjim düşüyordu. Aktif müdahele saham çok zavallı düzeyde idi. Büyük sorunları çözmek için artık sabırsızlanıyor, bir an önce bütün yeterliliklerimin tamamlanmasını, herşeyin hemen öğretilmesini talep ediyordum

                            Aksine son günlerde oldukça yavaşlatılmış bir sürece dahil edildim:           

            -Süreci senin tayin etmen mümkün değil, umarım anlamışsındır. Sabır her işte önemlidir. Sağduyunu çalıştırman, problemlere doğru çözümler üretebilmen için soğukkanlı olmalısın. Bunu sağlayana kadar görevler askıya alındı. Sen de farkettin. Hırslı davrandıkça yavaşlatılacaksın, bunu unutma

Tepkiniz nedir?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow

GÜMÜŞ SÖZ Sözün gücünü farkedeli epeyce yol aldık hayatta. Tadımız, tesellimiz, yoldaşımız, yârenimiz ve daha niceleri oldu söz benim için. Sözlerle dolu nice kitaplar.... İnsanoğlunun en değerli buluşu herhalde sesi söze, sözü yazıya dökmek....Sahibinin zerresi kalmamışken dünyada sözü yolculuğuna devam eder. Öyle bir sözdür ki o, doğduğu dilin gücünü yansıttığı ölçüde ömrü devam eder. Sözün gücüyle ruhlar inşa etmeyi isteyenlerin paylaşım mecraları bulmaları ne güzel şans!...